4 Ekim 2010 Pazartesi

Doğru bilinen10 psikolojik yanlış...

Amerikalı 4 profesör çıkardıkları yeni kitaplarıyla adlarından sıkça söz ettireceklere benziyorlar.
"Popüler Psikoloji'nin 50 Büyük Miti" adlı kitap yaygın bir şekilde kabuledilmiş bulunan psikolojik yaklaşımların yanlış olduğunu söylüyor.
Skeptical.com'un listelediği, gündelik hayatımızda da sık sık başvurduğumuz bu "mit"lerin en önemli 10 tanesi ise şöyle;

1- Beynimizin sadece %10'nunu kullanıyoruz
Beyinde "sessiz bölge" olarak anılan ve "ortalama bir insan beyninin sadece %10'nunu kullanıyor" cümlesine gerekçe olan kısım sanıldığı kadar büyük değil.
Araştırmalar gösteriyor ki, sessiz kısım son derece küçük. Ayrıca bilim adamları daha önce de konuşma ve duyma duyuları için çok önemli olan bir beyin bölgesine de "sessiz bölge" demişlerdi. Bunun bugün böyle olmadığı biliniyor.

2- Öfkeyi içinde tutmaktansa ifade etmek daha doğrudur
Araştırmalar gösteriyor ki, öfkeden kurtulmak için bağırmak, duvarı ya da benzer bir şeyi yumruklamak öfkeyi azaltmıyor aksine arttırıyor. Mesela Amerikan Futbolu gibi sert sporlar oynayan futbolcuların daha öfkeli olduğu tespit edildi.
Öfkeyi açığa çıkarmak sadece sonunda sorunun kaynağına doğrudan çözüm getiren zamanlarda etkili oluyor. Onun dışında sizi daha da sinirlendirmekten başka bir işe yaramıyor.

3- Düşük seviyede kendine saygı ana psikolojik sorunlardan biridir
Roy Baumeister ve arkadaşları yaptıkları taramalar sonucunda pek çok araştırmanın bu ifadeyi yanlışladığını buldular. Tespitlere göre kendine az saygısı olan bireylerim insanlar arası ilişkilerinde bu durum önemli bir probleme neden olmuyor.
Alkol ve uyuşturucu kullanımıyla da çok az ilgisi bulunuyor. Ayrıca kendine saygının okul performansına olumlu bir şekilde yansıdığını tespit ettiler. Başarılı öğrencilerin kendine olan saygıları artıyor. En önemlisi düşük seviyede kendine saygının depresyonla bir ilgisinin bulunmadığı ortaya çıktı.

4- İnsan hafızası video kamera gibi çalışır
İnsan hafızası önemli olayları fotoğraf gibi kaydediyor. Fakat aradan yıllar geçen olaylar tekrar hatırlandığında zarar görmüş oluyor. Yani video kamera gibi her şey aynı kalmıyor.
Psikologlar hemen hemen insan beyninin "yeniden üreten" değil fakat "yeniden inşa" edici olduğu konusunda hem fikirler.

5- Hipnoz uyanıklık durumundan farklı ve nadir bir "trans" durumudur
Araştırmalar gösteriyor ki hipnozlu insanlar kendilerine söylenen emirlere direnebilir hatta karşı da çıkabilirler. Karakterlerinde olmayan şeyleri yapmayabilirler.
Elde edilen verilere göre hipnozlu insanlar oldukça uyanık durumda. Hipnoz alınan cevapları arttırmayı sağlayan bir yöntemden ötesi değil.

6- Zıt kutuplar birbirini çeker
Kişiler arasındaki ilişkiler "uçlar" birbirini çekmiyor. Onlarca araştırma ortaya koyuyor ki, insanlar kendileriyle benzer karakterdeki insanlarla birlikte takılmayı tercih ediyor, kendilerinden farklı eğilimleri olan insanlardan uzak duruyor.
Doğru yaklaşım "benzer uçlar, benzer uçları" çeker olmalı.

7- Mozart dinlemek zihni açar
Avusturyalı besteci Wolfgang Amadeus Mozart'ın (1756-1791) eserlerini dinlemek zekayı arttırmıyor.
Mozart ya da Bach veya Pearl Jam’in eserlerini dinleyenlerin test sonuçları, hiçbir şey dinlemeyenlere göre daha iyi; ancak bir uyarıcının olması zaten kişiyi daha başarılı kılıyor.

8- Yalan makinesi doğru sonuçlar verir
Filmlerde görmeye alıştığımız, insanın yalan söyleyip söylemediğini kalp atışlarından, vücut ısısından, terlemesinden ve bu gibi fizyolojik değişiklikleri izleyerek anlayan yalan makinesi de şehir efsanesi çıktı.
Yapılan araştırmalar, bu tarz fizyolojik değişikliklerin kişiden kişiye değiştiğini gösteriyor. Yani doğruyu söyleyen biri de yalan makinesine oturduğunda heyecanlı olduğu için terleyebilir ve kalp atışları hızlanabilir.

9- Şizofrenler çift kişiliklidir
Şizofrenlerin çift kişilikli ya da bölünmüş kişilik sahibi olduğu da tam bir efsane. İnsanlar, şizofrenlik ile bölünmüş kişilik rahatsızlığını birbirlerine karıştırıyorlar.
Bölünmüş kişilik sahibi insanlar, birden fazla kişiliği içinde taşır. Şizofrenler ise tek kişilik sahibi olmalarına rağmen, ruh durumları değişkendir; işte bu sebeple de iki hastalık çoğunlukla birbiriyle karıştırılır.

10- Dolunay, suça eğilimi ve çıldırma vakalarını artırır
Latincesi "luna" olan ayın dolunay evresine geçmesinin insanlarda çılgınlık yarattığı düşünülür. İngilizce'de çılgınlık ya da delilik anlamına gelen sözcük ise "lunatic" tir; yani, ay kelimesinden türetilmiştir.
Konuyla alakalı popüler kültürde yer alan korku filmleri ve kitaplarda insanlarda bu görüşün yer etmesine neden olmuştur. Ancak, gerçekte dolunay ile delilik arasında hiçbir bağlantı yoktur.

Aşağıdaki resimleri görsel çıktı almak isteyen arkadaşlar kullanabilirler.Resimler maddeler halinde sıralıdır.





















kaynak : http://www.sabah.com.tr/fotohaber/dunya/yanlis_bilinen_10_psikolojik_gercek?tc=11&albumId=22192&page=1

3 Ekim 2010 Pazar

Kendini çizgi filmdeki 'Tren' sanıyor

ABD’de küçük bir çocuğun gün boyu, popüler çizgi film Tren Thomas’taki karakterler gibi davranmaya başlamasıyla, çocuk gelişimi literatürüne yeni bir hastalık girdi.
Günde 5 saat televizyon seyreden 3 yaşındaki Max, Tren Thomas’ın tüm bölümlerini defalarca izlemiş...

Üç yaşındaki Max günde 5 saat televizyon izliyordu. Tren Thomas’ın tüm bölümlerini defalarca izleyen Max, dünyayla iletişimini de çizgi filmdeki karakterlerin davranışlarını ve konuşmalarını taklit ederek kurmaya başladı.
Max’ın durumunu inceleyen çocuk gelişim uzmanları, küçük çocuğun iletişim ve sosyal gelişiminin büyük ölçüde zarar gördüğünü belirtti. Küçük çocuğun gelişim problemi “Journal of Developmental and Behavioral Pediatrics” adlı bilim dergisinde “Max Sendromu” ismiyle anlatıldı. Psikolog Aric Sigman çizgi film ile gerçeği ayıramayan çocukların sayısının arttığına dikkat çekerken, Amerikan Pediyatri Akademisi iki yaşından küçük çocuklara televizyon izletilmemesi gerektiğini belirtiyor.
kaynak: http://www.t24.com.tr/haberdetay/102723.aspx