30 Temmuz 2011 Cumartesi

İdeal Avrupa’nın ekonomik bunalımla artan sağ eğilimi

Konjonktörel dalgalanmalara karşın artan sağ eğilimlerin artık Avrupa'da siyasetçiler tarafından ırkçılık ve yabancı düşmanlığı üzerinden, geniş kitlelere politik kaygılarla söylenmemeli, radikal fikir ve önerilere karşın merkez partiler politik duruşlarını belirlemelidir. 

Avrupa'nın sakin ve sessiz ülkelerinden olan Norveç'te Andres Behrin Breivik isimli şahısın 92'ye yakın kişiyi katletmesiyle başlayan tehlike Avrupa'da tekrar yabancı düşmanlığını gündeme getirdi. Terör saldırıları bir kenara dursun, II. Dünya Savaşı'ndan bu yana bölgede büyük çaplı bir olayın olmadığı Norveç'te bu olay herkeste şok etkisi yarattı. Terör kavramının sınırları içerisinde çok konuşulan bu gelişmenin sadece bir terör olgusundan ibaret olmadığı görülüyor. İslam karşıtı, aşırı sağ profili çizen Breivik'in bu eylemi Politik Psikoloji'nin de ciddi şekilde incelemesi gereken konular arasında yer alıyor.
İSLAM İLE İLİŞKİLENDİRME KOLAYCILIĞI'NIN SONU
Politik Psikoloji'de 'Algı Yönetimi' önemli bir alan oluşturmaktadır. Bireylerin sosyal korkuları tetiklemesiyle ortaya çıkan kendi kendini korumacı algılayışı, Avrupa'da artan sağ eğilimlerle birlikte tehdit oluşturmasının yanı sıra İdeal Avrupacılık değerlerine de zarar vermektedir.Norveç'teki terör saldırısıyla birlikte ilk saldırının bomba etkisiyle birlikte ortaya çıktığını gören Batı medyası İslam ve Müslümanlarla ilişkilendirme yolunu seçmiş ama katil'in aşırı sağ eğilimli, İslam karşıtı, Hristiyan Norveçli çıktığını görünce bunun farklı boyutta saldırı olduğunu anlamıştı. Kendini, farklı olanı dışlama ve insanların hayatlarını karartma noktasında görev sayan birtakım grupları yetiştiren mevcut eğitimi sorgulama zamanı gelmiştir. Öte yandan, her türlü terörist saldırısıyla yeterli bilgi ve muhakeme yapmaya ihtiyaç duymayıp kolay bir şekilde İslamafobiya sesleri çıkaran yaklaşımların da artık bu olayla meşru hiçbir geçerliliği kalmadı görülüyor.
SALDIRGANIN KODU: 'TAPINAK ŞÖVALYELERİ'
Norveçli saldırgan Breivik'in sıklıklar manifestosunda vurgu yaptığı Tapınak Şövalyeleri (Knights Templar) oldu. Peki Kim bu Tapınak Şövalyeleri? Daha önce Dan Brown'la gündeme gelen Süleyman Tapınağı ve İsa'nın Fakir Askerleri olan tanınmış Hristiyan askeri tarikatlarından biri olan Tapınak Şövalyeleri, Müslümanların Kudüs ve Mescid-i Aksa'ya hakim olduğu dönemde Süleyman Mabedini korumak amacıyla harekete geçti. Haçlı Savaşlarından ciddi rol oynamasıyla birlikte 1099'da kurulan tarikat Katolik Kilisesi tarafından resmi olarak 1129 yılında tanındı.
SALDIRININ KODLARI: 'GÖÇ BASKISI, SOSYAL KORKULAR VE EKONOMİK BUNALIM'
Dünya'daki bir çeşit konjonktürel gelişmelere gösterilen sert tepkiler meşru zeminde tartışılır değerlere dönüşmüş durumdadır. 11 Eylül 2001'de başlayan, 2004 Madrid Saldırısı, 2005 Londra'daki terör olayları ile Ekonomik gelişmeler ışığında değişen farklı algılamalar Avrupa değerlerine olan entegrasyonu sağlanamamakta, mülteci ve göç ile birlikte ülkeleri bir çeşit sosyal kaosa ötürmektedir. Gerek ekonomik algı gerekse göç baskısı Avrupa'da sağ eğilimlere olan aşırıcılığı artırmakla beraber toplumum ekonomik-sosyal-dini olarak ayrışmasına neden olmaktadır. Bu algılama Avrupa siyaseti içerisinde İsveç, İtalya, Hollanda, Avusturya, Bulgaristan, Danimarka, Fransa, Macaristan, Belçika ve Slovakya gibi ülkelerde belirgin şekilde algılamak mümkün. Dünya'da demokrasi ve azınlık haklarının geniş ölçüde tutulduğu İsveç'te bile geçtiğimiz yıl aşırı sağcıların parlamento'da temsiline sahne olmuştu. Aynı şekilde katilin de etkilendiği Hollanda'nın ırkçı siyasetçisi Geert Wilders'ı hayranı olması benzer refleksler gösteren Hollanda'nın da aynı sorunu yaşadığı görülmektedir. Bunları yanı sıra, İtalya'daki mülteci ile başlayan Schengen krizi, Fransa'daki Müslümanlara karşı ötekileştirme politikaları, Bulgaristan'daki ATAKA partisinin Türk-Müslüman nüfusa karşı yaptığı ırkçı söylemlerin yanı sıra belki de en tehlikesi Avrupa Parlamentosu'nda bu taz tehditkâr konuşmaların olması ilerleyen yıllarda bu kıtada katliama varan terörün mihenk taşı olabilir.
Sonuç itibariyle tüm bu konjonktörel dalgalanmalara karşın artan sağ eğilimlerin artık Avrupa'da siyasetçiler tarafından ırkçılık ve yabancı düşmanlığı üzerinden, geniş kitlelere politik kaygılarla söylenmemeli, radikal fikir ve önerilere karşın merkez partiler politik duruşlarını belirlemelidir. Bu tür kaygılar sadece, bu ülkelere en verimli çağlarından itibaren yerleşmiş olan farklı unsurdaki bireyleri etkilemeyip kendi ülke vatandaşlarını etkiyebileceği, en önemlisi Avrupa bütünleşme değerlerine de bir katkı sunmayacağı açıktır. Bundan sonraki süreçte, Avrupalı 'Aramızdan nasıl olur da böyle birisi çıkar?' sorusuna cevap verme çabalarını özeleştiriyle yanılt bulabileceği gibi kendi iç dinamikleriyle de sorunlara daha hoşgörülü politikalar üretmelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder