Ekonomi ve Sosyal Araştırmalar Derneği (Ekopolitik), geçen hafta KKTC'nin Girne kentinde 'Gizli Kuşaltılmışlık Çalıştayı' adı altında bir toplantı düzenledi. Prof. Dr. Vamık Volkan'ın moderatörlüğünde hem Türkiye, hem de KKTC'den farklı kesimleri buluşturan çalıştayın konusu, KKTC'nin dünyadan izole olmasının yarattığı travma değil; Ankara ile Lefkoşa arasında 'besleme krizi' diye bilinen gerilimin Ada toplumunda yarattığı travmaydı. Görünen o ki, Türkiye kendi iç meseleleriyle uğraşırken; KKTC'de toplumsal huzursuzluğun yükselmekte olduğunu pek fark etmiyor. Ada'da yükselen alarm sinyallerini Prof. Dr. Vamık Volkan'la konuştuk.
KİMLİK SORUNU OLUŞTU
- KKTC'de son dönemde gündem mi kaydı? Çözüm sorununa değil de, Türkiye ile ilişkilere odaklanmanızın nedeni nedir? Bakın, Kıbrıs'ta türlü problemler var. Birisi Rumlarla Türkler arasında ki, ben o problemden çoktan vazgeçtim. Çünkü, değişen bir şey yok. En sonunda varılacak olan tehlikesiz çözümün şimdiki gibi 'delikli peynir sınırı' olduğunu düşünüyorum. Burada Kıbrıslılık diye bir şey var ama bir millet yok. Ya Yunan'sınız, ya Türk'sünüz. Yunan-Türk diye bir millet yok. Bu nedenle, hem güneyde hem kuzeyde daha iyi yaşam için halka ümit aşılamanız gerekiyor. Türklerin daha iyi yaşaması açısından bakınca da, Rum-Türk değil, Türk-Türk ilişkilerine bakmamız gerekiyor.
- Neden Türk-Türk ilişkileri? Burada küçük bir Kıbrıslı Türk toplumu var veya vardı. 1974'te çok büyük bir heyecan yaşandı ve Türkiye ile Kuzey Kıbrıslılar birbirine kenetlendi. Tek bir kalptik. Ancak son dönemlerde, burada yaşayan Kıbrıslı Türkler ile Türkiyeli Türkler arasında bir kimlik sorunu ortaya çıktı. İnsanlar birbirlerini 'Kıbrıslı' ve 'Türkiyeli' diye ayırıyor ve çok hatalı ama bir etnik ayrışma gibi görüyor bunu. Kıbrıslı Türkler kendi kimliklerinin yok olup gitmesinden endişe duyuyorlar.
- Sorunun kaynağı ne size göre? Barış Harekatı sonrasında Türkiye'den insanlar geldi, Kıbrıslı Türkler ile Türkiyeli Türkler iç içe geçti. Bunu yaparken, toplum psikolojisi hiç göz önüne alınmadı. Şimdi, özellikle asırlardır burada yaşayan insanlarda (Kıbrıslı Türkler) şöyle bir algı oluştu: 'Yetkililer (Ankara'yı kastediyor) sana emir veriyor, sen kölesin!'. Bir de 'senin kimliğin benim kimliğime uymuyor, siz bizim kadar Türk veya Müslüman değilsiniz.' Bu siyasallaştırılmış bir süreç. Aslında ortada hiçbir fark yok ama algılar böyle şekillenmeye başlamış.
AŞAĞILANMIŞLIK HİSSİ
- Türkliyeli ve KKTC'li diye kutuplaşma mı var aslında Ada toplumunda? Evet, öyle oldu ne yazık ki, toplum kutuplaşıyor. Burası küçücük bir ada, oturulup, konuşulsa çözülür muhtemelen. Ama yukarıdan başlayarak, konuşulmuyor. Kıbrıslı Türkler oldukça alınmış ve tepki var. Böyle bir aşamaya gelinmemesi lazımdı...
- Öfke mi var? Öfkenin daniskası var! 'Türkiye neden beni insan yerine koymuyor?' diye. Eskiden hiç böyle değildi. Herkesin adına Ecevit denirdi. Oradan başladık biz, bakın nereye geldik. Artık yetkililerin isimlerini vermiyorlar. Ada'da KKTC'liler ile Türkiyeliler arasında makas açılıyor.
- Niye Türkiyeli Türk ile KKTC'li Türk iki ayrı etnisite gibi konuşuluyor adada? Eskiden böyle değildi. Ayıp aslında. İki ayrı etnisite miyiz biz? Değil tabii, ama şimdi sanki öyle görüyorlar. Türkiye para veriyor, bu doğru. Ama birisi derse ki, 'besliyorum', o zaman iş başka yere gidiyor. Bir de Türkiye'den gelenlerin sayıları yükseldikçe, buradaki sabit giderler de artıyor. Hiç para gelmese, bu insanların yükünü nasıl çeker ki bu kadarcık ülke? Birisi 'Ben seni besliyorum, nankörsün' deyince de, ayrışma hissediliyor. Yetkililer hürmetle konuşsa, herkes yatışır ama yapmayınca, herkes kendini onlarla özdeşleştiriyor. Ve tabii, toplum bunu daha çok büyütüyor. 'Türkiyeli', 'Kıbrıslı' diye gitgide daha fazla ayırıyorlar. Gidin, insanlarla konuşun, 'Ben ikinci sınıf insanım, Müslüman değilmişim, Türkiye bu nedenle bize cami yapacakmış, Müslüman olayım diye...' gibi konuşmalar yapılıyor.
- Bir çeşit toplumsal bunalımdan bahsediyorsunuz. Ne zamandır böyle bir süreç yaşanıyor? Geçen seneden fark edilen ama bu yıl çok artan bir süreç. Benim, yetkililere bir tek tavsiyem var: Kıbrıs'ta bir süreç gelişiyor. Toplum psikolojisi geliştiği zaman öyle musluk gibi değil ki kapatılabilsin. Dere gibi akar ve bazen bir yerleri de yıkar! O zaman bunu durdurmak liderlerin işi olur ve hiç de kolay olmaz.
KİMLİK SORUNU OLUŞTU
- KKTC'de son dönemde gündem mi kaydı? Çözüm sorununa değil de, Türkiye ile ilişkilere odaklanmanızın nedeni nedir? Bakın, Kıbrıs'ta türlü problemler var. Birisi Rumlarla Türkler arasında ki, ben o problemden çoktan vazgeçtim. Çünkü, değişen bir şey yok. En sonunda varılacak olan tehlikesiz çözümün şimdiki gibi 'delikli peynir sınırı' olduğunu düşünüyorum. Burada Kıbrıslılık diye bir şey var ama bir millet yok. Ya Yunan'sınız, ya Türk'sünüz. Yunan-Türk diye bir millet yok. Bu nedenle, hem güneyde hem kuzeyde daha iyi yaşam için halka ümit aşılamanız gerekiyor. Türklerin daha iyi yaşaması açısından bakınca da, Rum-Türk değil, Türk-Türk ilişkilerine bakmamız gerekiyor.
- Neden Türk-Türk ilişkileri? Burada küçük bir Kıbrıslı Türk toplumu var veya vardı. 1974'te çok büyük bir heyecan yaşandı ve Türkiye ile Kuzey Kıbrıslılar birbirine kenetlendi. Tek bir kalptik. Ancak son dönemlerde, burada yaşayan Kıbrıslı Türkler ile Türkiyeli Türkler arasında bir kimlik sorunu ortaya çıktı. İnsanlar birbirlerini 'Kıbrıslı' ve 'Türkiyeli' diye ayırıyor ve çok hatalı ama bir etnik ayrışma gibi görüyor bunu. Kıbrıslı Türkler kendi kimliklerinin yok olup gitmesinden endişe duyuyorlar.
- Sorunun kaynağı ne size göre? Barış Harekatı sonrasında Türkiye'den insanlar geldi, Kıbrıslı Türkler ile Türkiyeli Türkler iç içe geçti. Bunu yaparken, toplum psikolojisi hiç göz önüne alınmadı. Şimdi, özellikle asırlardır burada yaşayan insanlarda (Kıbrıslı Türkler) şöyle bir algı oluştu: 'Yetkililer (Ankara'yı kastediyor) sana emir veriyor, sen kölesin!'. Bir de 'senin kimliğin benim kimliğime uymuyor, siz bizim kadar Türk veya Müslüman değilsiniz.' Bu siyasallaştırılmış bir süreç. Aslında ortada hiçbir fark yok ama algılar böyle şekillenmeye başlamış.
AŞAĞILANMIŞLIK HİSSİ
- Türkliyeli ve KKTC'li diye kutuplaşma mı var aslında Ada toplumunda? Evet, öyle oldu ne yazık ki, toplum kutuplaşıyor. Burası küçücük bir ada, oturulup, konuşulsa çözülür muhtemelen. Ama yukarıdan başlayarak, konuşulmuyor. Kıbrıslı Türkler oldukça alınmış ve tepki var. Böyle bir aşamaya gelinmemesi lazımdı...
- Öfke mi var? Öfkenin daniskası var! 'Türkiye neden beni insan yerine koymuyor?' diye. Eskiden hiç böyle değildi. Herkesin adına Ecevit denirdi. Oradan başladık biz, bakın nereye geldik. Artık yetkililerin isimlerini vermiyorlar. Ada'da KKTC'liler ile Türkiyeliler arasında makas açılıyor.
- Niye Türkiyeli Türk ile KKTC'li Türk iki ayrı etnisite gibi konuşuluyor adada? Eskiden böyle değildi. Ayıp aslında. İki ayrı etnisite miyiz biz? Değil tabii, ama şimdi sanki öyle görüyorlar. Türkiye para veriyor, bu doğru. Ama birisi derse ki, 'besliyorum', o zaman iş başka yere gidiyor. Bir de Türkiye'den gelenlerin sayıları yükseldikçe, buradaki sabit giderler de artıyor. Hiç para gelmese, bu insanların yükünü nasıl çeker ki bu kadarcık ülke? Birisi 'Ben seni besliyorum, nankörsün' deyince de, ayrışma hissediliyor. Yetkililer hürmetle konuşsa, herkes yatışır ama yapmayınca, herkes kendini onlarla özdeşleştiriyor. Ve tabii, toplum bunu daha çok büyütüyor. 'Türkiyeli', 'Kıbrıslı' diye gitgide daha fazla ayırıyorlar. Gidin, insanlarla konuşun, 'Ben ikinci sınıf insanım, Müslüman değilmişim, Türkiye bu nedenle bize cami yapacakmış, Müslüman olayım diye...' gibi konuşmalar yapılıyor.
- Bir çeşit toplumsal bunalımdan bahsediyorsunuz. Ne zamandır böyle bir süreç yaşanıyor? Geçen seneden fark edilen ama bu yıl çok artan bir süreç. Benim, yetkililere bir tek tavsiyem var: Kıbrıs'ta bir süreç gelişiyor. Toplum psikolojisi geliştiği zaman öyle musluk gibi değil ki kapatılabilsin. Dere gibi akar ve bazen bir yerleri de yıkar! O zaman bunu durdurmak liderlerin işi olur ve hiç de kolay olmaz.
Bilgi'de Uluslararası Politik Psikoloji Kongresi
Uluslararası Politik Psikoloji Dünya Kongresi, Prof. Dr. Vamık Volkan başkanlığında İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde gerçekleşecek. Cumhurbaşkanı Gül'ün mesajıyla yarın başlayacak kongrenin teması: 'İnsan Toplulukları Arasında İşbirliği, Çok Disiplinli Bir Siyaset Psikolojisi'. 9-12 Temmuz tarihlerinde BİLGİ Dolapdere Kampusü'nde gerçekleşecek kongreye Vamık Volkan, Daphne Canetti (Hayfa Üni.), Leonie Huddy (New York State Üni.), Melek Göregenli (Ege Üni.), Murat Paker (Bilgi Üni.) gibi politik psikoloji alanındaki çalışmaları ile öne çıkan akademisyen, psikolog ve araştırmacılar katılacak. Siyasi çatışmalarla başa çıkma, barışı zora sokan sosyal psikolojik engeller, din ve siyaset, lider psikolojisi, duyguların siyasetteki yeri, terörizm, Türkiye'deki Kürt ve Ermeni sorunlarına psikolojik yaklaşımlar, 'Yunanistan krizi başlıklı konularla kongrede tartışılacak.
Uluslararası Politik Psikoloji Dünya Kongresi, Prof. Dr. Vamık Volkan başkanlığında İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde gerçekleşecek. Cumhurbaşkanı Gül'ün mesajıyla yarın başlayacak kongrenin teması: 'İnsan Toplulukları Arasında İşbirliği, Çok Disiplinli Bir Siyaset Psikolojisi'. 9-12 Temmuz tarihlerinde BİLGİ Dolapdere Kampusü'nde gerçekleşecek kongreye Vamık Volkan, Daphne Canetti (Hayfa Üni.), Leonie Huddy (New York State Üni.), Melek Göregenli (Ege Üni.), Murat Paker (Bilgi Üni.) gibi politik psikoloji alanındaki çalışmaları ile öne çıkan akademisyen, psikolog ve araştırmacılar katılacak. Siyasi çatışmalarla başa çıkma, barışı zora sokan sosyal psikolojik engeller, din ve siyaset, lider psikolojisi, duyguların siyasetteki yeri, terörizm, Türkiye'deki Kürt ve Ermeni sorunlarına psikolojik yaklaşımlar, 'Yunanistan krizi başlıklı konularla kongrede tartışılacak.
Ankara bizi Müslüman görmüyor endişesi var
Ben nerede bir toplantıya gitsem, Kıbrıslı Türkler devamlı Müslüman olduklarını dile getiriyorlar. 'Müslüman'ım, ama camiye düzenli gitmiyorum' falan diyorlar. Bu da yeni bir süreç. Böyle bir baskı hissediyorlar çünkü üstlerinde. 'Türkiye'deki gibi Müslüman değilsin' deniliyor çünkü. Bu, onlara hissettiriliyor. Aynı, Türkiye'de yaşanan mahalle baskısı benzeri bir süreç yaşanıyor burada da... Algılama, Türkiye'nin KKTC'lilerin Müslümanlığını sorguladığı yönünde. Bu bir algı. Ben, bu algı doğru demiyorum ama algı böyle oluştu... Müslümanlıklarını ispatlamak için kendilerini anlatıyorlar artık.
Ben bile yapıyorum. Annemin dedesinin Lefkoşa Kadısı olduğunu söylüyorum mesela. Bu psikolojik bir şey.
Ben nerede bir toplantıya gitsem, Kıbrıslı Türkler devamlı Müslüman olduklarını dile getiriyorlar. 'Müslüman'ım, ama camiye düzenli gitmiyorum' falan diyorlar. Bu da yeni bir süreç. Böyle bir baskı hissediyorlar çünkü üstlerinde. 'Türkiye'deki gibi Müslüman değilsin' deniliyor çünkü. Bu, onlara hissettiriliyor. Aynı, Türkiye'de yaşanan mahalle baskısı benzeri bir süreç yaşanıyor burada da... Algılama, Türkiye'nin KKTC'lilerin Müslümanlığını sorguladığı yönünde. Bu bir algı. Ben, bu algı doğru demiyorum ama algı böyle oluştu... Müslümanlıklarını ispatlamak için kendilerini anlatıyorlar artık.
Ben bile yapıyorum. Annemin dedesinin Lefkoşa Kadısı olduğunu söylüyorum mesela. Bu psikolojik bir şey.
Denktaş'ı ziyaret etseler gönül alırlardı
Liderlerin artık bazı jestler yapmaları lazım. Mesela Sayın Denktaş hastanede. Ne yapsan etsen, tarihi bir adam. O zaman ben burada değildim, ama benim en yakın arkadaşım Rumlar tarafından öldürüldü. Çok zor şeyler yaşadık biz. Sonra, Türkiye ile beraber ayağa kalktık. Sayın Denktaş, o zamanın bir lideri; o zamana göre bir tarihi adam. Mesela diyelim ki bir Türk büyüğü 45-55 dakika süren bu yolculuğu yapsa, gelip hastanede Sayın Denktaş'ı bir görse, fena mı olur? O zaman bu Türkiyeli, bu KKTC 'li ayrımı azalır, hürmetsizlik kaybolur. Ben bunu çok önemsiyorum. Çünkü, toplumlarda bir gerilim dışa döndürülmediğinde, içe döner.
Liderlerin artık bazı jestler yapmaları lazım. Mesela Sayın Denktaş hastanede. Ne yapsan etsen, tarihi bir adam. O zaman ben burada değildim, ama benim en yakın arkadaşım Rumlar tarafından öldürüldü. Çok zor şeyler yaşadık biz. Sonra, Türkiye ile beraber ayağa kalktık. Sayın Denktaş, o zamanın bir lideri; o zamana göre bir tarihi adam. Mesela diyelim ki bir Türk büyüğü 45-55 dakika süren bu yolculuğu yapsa, gelip hastanede Sayın Denktaş'ı bir görse, fena mı olur? O zaman bu Türkiyeli, bu KKTC 'li ayrımı azalır, hürmetsizlik kaybolur. Ben bunu çok önemsiyorum. Çünkü, toplumlarda bir gerilim dışa döndürülmediğinde, içe döner.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder