20 Ağustos 2011 Cumartesi

BİZE BİR İNŞİRAH LAZIM!


Çoğu insan, hayat yolunda yürürken başına gelen birçok olumsuz durumdan, kendileri dışında her şeyi sorumlu tutar. Coğrafi koşulların elverişsizliğinden başlayın da, sosyal çevreye, anne-baba tutumlarına, yetiştirilme tarzlarına, genlere, şansa, burçlara, yıldızlara, takdir-i ilahiye varana kadar içinde bir tek kendi namlarının bulunmadığı birçok faktöre atıfta bulunurlar. Genellikle çok az kişi -o da nadiren- yaşadığı şeylerin kendi seçimlerinin ve davranışlarının sonucu olduğunu kabul eder. Bu yüzden kendi seçimlerinin sebepleri ve sonuçları arasında gerçekçi çıkarımlar yapamayan birçok insan, bir kurban gibi hayatını yaşar gider.
Kurban psikolojisine bürünmenin ve hatayı kendimizden başka unsurlara yüklemenin dayanılmaz bir konforu vardır. Çok iyi niyetli, çok çalışkan, çok dürüst, çok saf olduğundan dem vurup; işte tam da sahip oldukları bu vasıflar yüzünden hayattan ve insanlardan darbe aldıklarından yakınan; başarısızlıklarını ya da hayal kırıklıklarını bir ton bahaneye bağlayabilen bu psikolojideki insanlar; yaşamlarının getiri ve götürülenlerinden kendi paylarına düşen sorumluluktan bu şekilde muaf tutulmuş sayarlar kendilerini… Ayrıca bu defansif yakınmaların bonusu olarak da, başlarına gelen talihsizliklerden(!) ötürü, insanların duygularını kolayca sömürebilirler. Böylece diğerlerinden ilgi, sevgi, şefkat görmeleri ihtimali de kuvvetlenir. Mağdura merhamet göstermeyi seven bir toplumun bireyleri olarak da, mağduriyetin mağruruna dönüşmenin kaymağı da caba olur, benliğe yapılan yamalara eklenir.
Elbette ki acizliğini her daim bohçasında taşıyan insanoğlunun, hayatta her şeyi kontrol edebilmesi mümkün değil. İlahi bir yörüngede kusursuz bir ritimle işleyen aşkın bir alemde müdahale edemeyeceğimiz bir çok gerçekle karşı karşıyayız. Ancak büyük resmin içindeki küçük fırça darbelerinin, hayatımızın perspektifini, rengini, dokusunu belirlediğini de hatırımızda tutmak zorundayız.
Acımasız bir dünyada zor bir zaman diliminde yaşıyoruz, ancak bu, dünyayı yaşam için vahşi bir kollozyum olarak algılamamızı gerektirmez. Bu evreni ortaya çıkaran muhteşem planı ve büyük tasarımın heybetini ıskalamadan; yaşamın içinde kendi payımıza düşen acı tatlı her türlü sorumluluğu cesaretle kucaklayabilme yürekliliğini göstermeliyiz. Bu sözler, ilk bakışta son derece yavan ve içi boş psikolog klişeleri gibi görünüyor olabilir. Kendi açmazları ve çıkmazları içinde, herkes gibi herkesle aynı labirentlerde dolaşan biri olarak, kelimelerin muhteviyatına aynı anda makro ve mikro bir bakış atmayı teklif ediyorum öyleyse.
Evet, hayat gerçekten zor, belki bazıları için biraz daha zor. Her insan kendi küçük kainatında, irili ufaklı bir çok imtihanla sınanıyor. Kimi imtihanlar bazı insanları, ateşi bile yakarcasına zor bir alevle sınıyor. Gerçek şu ki hayatta hiçbir şey her zaman iyi gitmez ama bir şey her zaman kötü de gitmez; yokuşu inişi bol kimi zaman yılankavi kıvrımlı bir yolculuktan ibarettir değil midir ömür dediğimiz şey? İşte bu zikzakların inişinin çıkışının sarp olduğu zamanlarda, sorumluluktan kaçmamak, kurban psikolojisinin yumuşacık kollarının konforuna teslim olup mağduriyetle mağmur olmamak, ne olursa olsun mücadeleye devam etmek gereklidir. Bu gücü bulmak her yürek için kolay değildir elbet ancak reçete hemen elimizin altında. Bir uyarı ve tavsiye olarak indirilmiş olan dünyanın en yüce kitabının müjdeleyici yönüne de dikkat kesilmemiz yeterlidir işte bu en zor anlarda:
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah`ın adıyla
1. Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi?
2. Yükünü senden alıp atmadık mı?
3. O senin belini büken yükü .
4. Senin şânını ve ününü yüceltmedik mi?
5. Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır.
6. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır. *
Yüce Allah, bir inşirah vaad ediyor bizlere “her zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır” diyor ve yineliyor yüce kelamında “Gerçekten zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır” diye. Bir zorluğa karşı, iki kez kolaylık ve basit bir matematiksel kural… 2, 1’den büyüktür… Rabbin vereceği iki kolaylığa karşı, bir zorluk muhakkak mağlup olacaktır. (Rivayet olunmuştur ki, Resulullah (s.a.v) bu âyet inince ferahlık ve neşe içinde gülerek çıkmış, “bir zorluk iki kolaylığı yenemez”, “Zorlukla beraber bir kolaylık vardır, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır” diyordu.) Şimdi bile bile tek bir zorluğa teslim olup, onun yanındaki kolaylıklara odaklanmamak, göz göre göre umutsuzluk ve mutsuzluğa teslim olmak mantıklı olur mu?
Öyleyse, silkelenip kendimize gelmemiz, birikip yeniden sıçramamız için BİZE BİR “İNŞİRAH” LAZIM!
*İnşirah Suresi(1-6)
*İnşirah: gönül açılması, ferahlama, ferahlık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder