23 Şubat 2014 Pazar
Kendi yalanına inanma hastalığı: Mitomani
Mitomanik hastalar, suçunun üstünü örtmeye çalıştıkça yalan söyler ve bir süre sonra ürettikleri yalanlara kendileri de inanmaya başlar. Zamanla vicdanlarından uzaklaşan mitomanlar, gerçek bir varlık elde edebilmek için sürekli yalan söylemeye devam ederler.
Suçluluk psikolojisiyle kişinin kendi suçunu örtbas etmeye çalışmasına mutlaka rastlamışsınızdır. Bu durum tıp literatüründe “mitomani” yani yalan söyleme alışkanlığı olarak biliniyor. Mitomanlar, bir çıkar elde etmek ya da ilgi çekmek için de yalan söylemeye devam eder. Bu hastalıklı kişiler, bir makamı elde edebilmek için de yalan söylemekten kaçınmaz ve bu durum hayatlarının rutini haline gelir. Söyledikleri yalanların ortaya çıkması halinde ise herhangi bir suçluluk psikolojisine girmez. Uzman psikolojik danışman Mehmet Akif Aydın, mitomani hastalıklı kişiler için yalan söylemenin çok olağan olduğunu ve vicdan mekanizmalarının devre dışı kaldığını ifade ederek, bu tip insanların halk dilinde ‘profesyonel yalancı’ olarak adlandırıldığını belirtiyor. Mitomanik kişilerin sessizliğe tahammül edemediğini vurgulayan Aydın, “Bulundukları bir ortamda ilgisi ve bilgisi olmadığı halde sessizce oturmak onlar için zordur. ‘Herkes konuşurken sen niye konuşmuyorsun’ düşüncesiyle konuşmaya çalışır ve yalanlarla, abartılarla konuşmaya dâhil olur.” ifadesini kullanıyor. Bu kişilerin ilk başta yalanlarının anlaşılmasının zor olduğunu kaydeden Aydın, şöyle konuşuyor: “Fakat doğrunun ortaya çıkmak gibi bir kötü huyu olduğu için, çevresindekiler birkaç yalanını yakaladıktan sonra onların söylediklerine inanmaz. Bu durumda yapılması gereken şey, bu profesyonel yalancılardan kendinizi korumayı öğrenmenizdir. Mitomanlar, gerçek manada mutlu olamadıkları gibi çok fazla iş ve arkadaş değiştirmek zorunda kalırlar. Yalanları ortaya çıksa dahi onu düzeltmek için bir çabaya da girişmezler. Genelde bu tip hastalar tedavi için başvurmazlar. Çünkü yalan söylemek onlar için normal bir şeydir. Vicdan mekanizmaları oluşmadığı için pişmanlık duymazlar. Eğer vicdan azabı duyuyorlarsa o kişiler mitomanik hasta değildir.”
İlahiyat Doktoru Kadir Paksoy ise dinimizin yalan ve yalancılığı kötü huyların ve günahların en büyüklerinden kabul ettiğini belirtiyor ve, “Münafık ve kafirlerin özelliğinin de yalan ve yalancılık olduğunu belirtir.” diyor. Paksoy, Peygamber Efendimiz’in (sas) şu hadisini hatırlatıyor: “…Yalandan sakınınız. Yalan insanı fücura, günah bataklığına, o da cehenneme sürükler, atar. Bir insan, kendini bir kere yalana kaptırdı mı, daima yalan söyler, neticede Allah katında ‘kezzâb’ (büsbütün yalancı) olarak yazılır.”
Kur’an’da, yalan 300’den fazla ayette geçiyor
Peygamber Efendimiz (sas), Allah katında yalancıların “kezzâb” (büsbütün yalancı) olarak yazılacağını söylüyor. Kur’anî bir kelime olarak kizb, yalan ve yalancılık demektir. Dilimizde kizb kelimesi tekzip etmek, tabirinde geçer; tekzip etmek, yalanlamak demektir. Yalan ve yalancılık, karşısındakini aldatmak maksadıyla söylenen ve gerçeğe uymayan söz ve bu sözü söylemektir. Sıdkın, doğruluğun zıddıdır. Kizb, değişik türevleriyle Kur’an’da üç yüzden fazla âyette geçmekte, Allah Teâlâ (cc), “Yalan sözden sakınınız!” (Hac, 22/30) buyurmaktadır. Yalanın revaç bulduğu günümüzde inanılır ve güvenilir insanlar olma durumunu namusumuz gibi korumamız gerektiğini ifade eden Fethullah Gülen Hocaefendi, “Büyük-küçük hiçbir meselede en ufak bir hilâf-ı vâki beyana tenezzül etmemeli ve asla “Müslümanlar da yalan söyleyebiliyor” dedirtmemeliyiz.” ifadesini kullanıyor. Bediüzzaman Hazretleri de “Yalan bir lâfz-ı kâfirdir” diyerek bu hakikati bir başka şekilde ifade etmiş, onun küfrün esası ve nifâkın birinci alâmeti olduğunu söylemiş ve küfrün arkadaşı olan kizbden çekinmeleri için mü’minleri uyarmıştır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder