6 Ağustos 2011 Cumartesi

Breivik deli veya cani değil, kimlik adına insan öldürdü

Avrupa topluluğu içinde sayıları giderek artan bir oranda kişilerin, kendi topraklarında yaşayan Avrupa kökenli olmayan göçmenlere karşı bir tepki geliştirdikleri biliniyor. Bu tepkinin bir ucunda göçmeni kabul etmeye çaba gösteren bireyler ve gruplar varken, diğer ucunda göçmeni sürmek veya öldürmek niyetinde olanlar var. 

MEDAİM YANIK 
Norveçli Breivik akıl hastası değil. Akıl hastalarının işledikleri suçlar organize değildir ve basit suçlardır. Hasta, suçu, akli muhakemesini ortadan kaldıran veya önemli oranda azaltan bir hastalığın etkisinde işler. Hastalar çoğunlukla olay yerinden bile uzaklaşmazlar. Breivik ise, eylemi uzun yıllar planlanmış, iki ayrı eylemi iki ayrı mekanda gerçekleştirmiş. Ayrıca bomba ve otomatik silahlar kullanmış. Yani karşımızda masum bir akıl hastası yok. 
Peki Breivik'in ruh halini Kuzuların Sessizliği Filmi'ndeki gibi veya seri katillerin psikolojik halleri cinsinden mi anlamak gerekli? Hayır. Bu tür cinayetler komplike olmakla birlikte, toplu katliamdan ziyade bireylere yöneliktir. Ayrıca, öldürmenin ana motivasyonu katilin bireysel psikolojik sapkın ihtiyaçları veya tutkularıdır. Breivik'in katliamı, bireysel ihtiyaçlardan ziyade grup kimliği adına gerçekleştirilmiş terörist bir eylem. Bu katliamın psikolojik adlandırması ise, grup kimliği adına işlenmiş bir nefret şiddetidir.

İNSAN NASIL CİNAYET İŞLER? 

O zaman grup adına öldüren bireyler nasıl oluşuyor diye sormalıyız. Terör eylemi yapan, intihar bombası patlatan kişiler nasıl kişiler? Eylemlerini yaparken ruh halleri nasıl? Ölme ve öldürmelerinin motivasyonunu nereden alıyorlar? En açık bildiğimiz şey, bu kişilerin yapıp ettiklerini belirli bir kişilikle izah edemeyiz. Yani "terörist kişiliği" diye sabit bir kişilik hali yok. Hatta ortak bir sosyal sınıfı da yok. Üstelik bu kişiler kandırılmış da değiller. İntihar bombacısı sayısını belirleyen en önemli etken bombacının ait olduğu büyük grubun ülkesinin işgale uğraması. Eylem sürecini kolaylaştıran başka faktörler olabilmekle birlikte en temel etken, kişinin kimliği adına nefret ettiği kimlikten birilerini öldürmesi.

Medeniyetler, ulusal topluluklar, toplumsal gruplar kendilerini tehlikede, haksızlığa uğramış, sömürülen olarak algıladıklarında bu duruma karşı değişik modellerde tepkiler üretirler. Bu tepkinin bir ucundaki kişi veya gruplar sorunu kültürel araçlarla çözmeye çalışırken, diğer uçtakiler ölme ve öldürme üzerinden siyaset üretirler. Breivik kendi kültürel grubunun tehlikede olduğunu düşünüp 76 kişiyi öldürmüş. Şimdi bir Norveçlinin kendi kimlik grubunun, yani Avrupalıların, tehdit altında olduğu noktasına nasıl geldiğini anlamaya çalışalım. Bir Filistinli için analiz yapsaydık işimiz daha kolay olurdu. Bir Norveçli nasıl oluyor da kendini tehlike altında hissediyor?

AVRUPA'NIN ÖTEKİLEŞTİRDİKLERİ

Avrupa topluluğu içinde sayıları giderek artan bir oranda kişilerin, kendi topraklarında yaşayan Avrupa kökenli olmayan göçmenlere karşı bir tepki geliştirdikleri biliniyor. Bu tepki biçimi tekdüze değil ve oldukça çeşitlilik gösteriyor. Bu tepkinin bir ucunda göçmeni kabul etmeye çaba gösteren bireyler ve gruplar varken, diğer ucunda göçmeni sürmek veya öldürmek niyetinde olanlar var. İşte Breivik bu ikinci ucun en büyük eylemini yaparak tarihe geçti. 

Avrupa'da oranları bazı ülkelerde yüzde 20-30'ları bulan, ana siyasetini Müslüman göçmenlere karşıtlık temelinde kuran parti ve grupların ruh halini nasıl anlamalıyız? Bu topluluklar Avrupa'nın tehlike altında olduğunu düşünüyorlar. Kendilerinden olmayanlardan, özellikle Müslümanlardan, nefret ediyorlar. Göçmenleri aşağılamaktan öldürmeye kadar farklı türlerde eylemler gerçekleştiriyorlar. İşte Breivik böyle bir dünyanın sapkın çocuğu. Yani soluduğu atmosfer onun gibilerini üretmeye yatkın. O bu geniş grubun içinde kendine daha benzeyen bir alt grup ile etkileşim halinde. Muhtemelen bu alt grupların da en sapkın üyelerinden biri. O zaman bu eylem münferit bir eylem mi sorusuna cevabımız şöyle olmalı: Avrupa'da Breivik'in ortaya çıkmasına uygun bir ortam var. Breivik kendini yetiştiren ortamdan çıkıp bireysel veya küçük grup üyesi olarak eylemi yapmış. Bu tespitin önemli yanı yeni Breiviklerin çıkacağını öngörmesidir.

Şimdi biraz bireysel Breivik tahlili yapalım. Breivik'i özel yapan şey, kendisi gibi düşünen çok sayıda insan varken neden bu eylemi onun yaptığıdır. İşte burada bireysel psikolojinin bilgisi işe yarayabilir. Breivik eylemini bir manifesto eşliğinde yaptı. Yani yetiştiği ortamın ürünü olduğu kadar, yetiştiği ortamı geliştiren bir aktör aynı zamanda. Manifestosuyla ve eylem yapma tarzı ile artık o bir fenomen. Üstelik Müslümanları değil de, Müslümanları desteklediğini düşündüğü kişileri öldürdü. Zihinsel yapısı ırkçı ve düşmancıl, öfkesi çok güçlü ve yıkıcı, eylem taktiği de üzerine düşünülmüş sembollerle dolu. Gençlik kampında bir saatten fazla sürede tekrar tekrar öldürme kararı verdi. Ölen gençlerin acı dolu bakışlarından etkilenmedi, öldürmeye devam etti. Pişmanlık duymadığını söyledi. Yüce amaçlar adına öldürmenin huzuru içinde görünüyor. Bu haller keskin inançlığın ve terörist zihninin en üst göstergeleri. 

YENİ BREIVIKLERİN OLMAMASI İÇİN

Şimdi yeni Breiviklerin nasıl çıkacağı ve bunu neden Avrupalıların önleyemeyeceğini/ önlemeyeceğini tartışalım. Avrupa içinde ırkçılık, yabancı düşmanlığı, İslam karşıtlığı ve göçmenlere çok kültürlülük çerçevesinde ılımlı baktığı için sol düşmanlığı içeren toplumsal hareketler / partiler yaygınlaşıyor ve giderek güç kazanıyor. Bu hareketler doğası gereği şiddet üretmeye meyyal. Bu gruplar niceliksel olarak da yeterince büyük oldukları için kendi içlerinden daha radikalleri çıkarabiliyorlar. Bu toplulukların artan oy oranları ise onların siyasal alanda kalıcılıklarını arttırmakta. Sözün özü, yeni Breivikleri yetiştirecek kültürel ortam kalıcı görünüyor. 

SİYASİLERE DÜŞEN GÖREVLER

Üstelik Avrupa'nın ortalama siyasetçileri ve vatandaşları olup biteni anlamakta zorlanacak, olup biteni bireysel sapkınlıkla izah etme eğiliminde olacaklardır. Bu yanlış okumanın anlaşılır iki nedeni vardır. Birincisi, Breivikin, işlediği katliamı bireysel sapkınlığı sonucu yaptığı söylemi siyaseten kendileri için en uygun pozisyondur. Bu söylemle az zarar görerek bu süreçten çıkmaya çalışacaklardır. İkinci sebep ise zihinsel tutarlılık için bu söylem gereklidir. Psikolojinin uzun zamandır bildiği şeylerden biri bireyler ve grupların "bilişsel tutarlılık" halinde kalmak istemeleridir. Kendilerini iyi, üstün ve haklı olarak gören bu göçmen karşıtı gruplar, katliam sonrasında ahlaki olarak çelişki içinde hissedeceklerdir. Sonuçta ortada masum insanlar ölmüştür ve üstelik ölenler kendi ırklarından insanlardır. Bu çelişkiyi ancak Breivik'i bireysel sapkın olarak görerek aşmaya çalışacaklardır. 

Diğer taraftan Avrupa geleneği içindeki güçlü sol entellektüel damar sesini yükseltecek, bu olayı ve beraberinde yabancı düşmanlığının yükselişini eleştirecektir. Ne yazık ki Avrupa için zeitgeist (düşünce iklimi) artık yabancı düşmanlığıdır. Avrupalı toplumsal benliği giderek içine dönük, içerme kapasitesi olmayan dışlayıcı ve dar bir toplumsal benliğe dönüşmektedir. Norveç katliamı bu sürecin tarihsel kırılma noktası olmaya aday olacak kadar da önemlidir. 

* Prof. Dr.; İstanbul Şehir Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder