30 Ağustos 2011 Salı

"Toplumsal Algılamanın Yönlendirdiği Siyasal Muhafazakarlık"


Amerikan Psikoloji Derneğinin yayın organı “Psikoloji Bülteni- Psychological Bulletine” isimli bilimsel derginin Mayıs 2003 tarihli ve 129 üncü Cilt 3 numaralı sayısında 4 üniversite öğretim üyesinin araştırmalarının sonuçlarının yayımladığı bir makalede siyasal muhafazakarlığın nitelikleri saptandı. "Toplumsal Algılamanın Yönlendirdiği Siyasal Muhafazakarlık- Political Conservatism as Motivated Social Cognition" başlıklı bilimsel araştırmada, son 50 yıl içinde 12 ülkeden siyasal muhafazakarlık görüşlerini işleyen 22 bin 818 konuşma, makale, kitap ve konferans bildirileri ile 88 örnek karşılaştırılarak siyasal muhafazakarlığın genel özellikleri saptandı. Kalifoniya Üniversitesi-Berkeley Kamu Politikası Yüksek okulunda görevli Profesör Jack Glaser ve Profesör Frank Sulloway ile, Stanford Üniversitesi'nden Profesör John Jost ve Maryland Üniversitesi-College Park'ta görevli Profesör Arie Kruglanski tarafından yapılan ortak araştırma siyasal muhafazakarlığın ortak özelliklerini söyle belirledi: 
-Korku ve saldırganlık
-Dogmatizm ve belirsizliğe karşı hoşgörüsüzlük
-Belirsizlikten kaçınma
-Değişime direnme
-Eşitsizliğe hoşgörü ile bakmak
-Emin olma ihtiyacı
-Korku yönetimi.
Araştırmada 10 büyük meta analiz tekniği-araştırmaların karşılaştırılarak yeniden analiz edilmesi-kullanılarak sonuçlara ulaşıldı. 

AyrıntılarAraştırmaya göre, belirsizlikten kaçınma ve korku, muhafazakarları değişime karşı çıkmaya ve sonuca statükocu olmaya yöneltiyor. Aynı şekilde korku yönetimi muhafazakarları "herkesten tehdit gelebilir" düşüncesine yönetiyor. Örnegin; ABD'de 11 Eylül terör olaylarından sonra bazı Amerikalıların  yabancılara karşı sergiledikleri düşmanlık bunun bir belirtisi olarak yorumlanıyor. Aynı şekilde değişime de karşı çıkma olarak belirleniyor.
Korku ve tehdit altında olduğunu hissetme muhafazakarlığın ikinci niteliğini ortaya çıkarıyor ve eşitsizliğe destek verme, eşitsizliği hoş görü ile karşılama görüşünün ortaya çıkmasına neden oluyor. Tıpkı Hindistan’daki Kast sistemini veya Güney Afrika’daki Irk ayırımcılığını desteklenmesinde olduğu gibi.  Çok değişik muhafazakar insan değişime karşı çıktıkları gibi, eşitsizliği de onaylarlar. Örneğin Hitler, Musssolini ve eski ABD Başkanı Ronald Reagan kişi olarak birer muhafazakardı fakat hepsi de sağcı muhafazakar politikacı olarak idealize edilmiş bir geçmişe dönmek amacındaydılar. Araştırmacılara göre, tıpkı tüm inanç sistemlerinde olduğu gibi, muhafazakarlık da bazı psikolojik ihtiyaca yanıt veriyor fakat yanlış, akıldışı veya prensipsizlik anlamına da gelmeyebiliyor.


Belirsizlikten korku muhafazakarları bilinen, alışılmış, klişeleşmiş ve kalıplaşmış görüşlere bel bağlayıp, basit çözümler aramaya sevk ediyor. Bunalım veya olası bunalım dönemlerinde muhafazakar popülizmin (avamcılık) görüşlerin seçmenlere değişik psikolojik nedenlerle solcu popülizmden daha ilginç geldiğini de belirten araştırmacılar ilginç bir saptama da bulunuyorlar. Onlara göre Stalin. Kruşçev veya Castro gibi değişim yanlısı sol kanat siyasetçileri iktidara geldikten sonra, eşitlik iddiasıyla değişime karşı çıktılar. Örneğin Stalin giderek eski sistemi korumaya çalışan bir çeşit muhafazakar haline geldi.


Muhafazakarlar kendi durumlarını açıklamak için karmaşık entelektüel tartışmalar yerine, konulara daha basit açıdan bakarak, olayları siyah ve beyaz mantığı ile açıklıyorlar. Örneğin; eski ABD başkanı George Bush 2001 yılında yaptığı bir gezide Dünya liderlerine "Neye inandığımı biliyorum ve biliyorum ki, inandığım doğrudur, bir İngiliz gazeteciye de benim işim nüanslarla uğraşmak değildir" derken muhafazakar görüşünün açıklamasını yapıyordu.
Tevfik Dalgıç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder