21 Eylül 2011 Çarşamba

Çocuğunuzu olduğu gibi kabul ediyor musunuz?

Uzun bir tatilin ardından iki gün sonra okullar açılıyor. İlk gün okula gitmeye direnen çocuklar olacaktır. Zaman ilerledikçe öğrenme zorluğu pek çok ailenin önüne gelecektir. Siz siz olun, çocuklarınıza doğru yaklaşın. Unutmayın hepimizin çocuğu biriciktir!

Okullar açılıyor, hatta ana sınıfları ve özel okullar 2011-2012 eğitim-öğretim yılını açtılar bile... Bir kere, ister okula ilk defa başlıyor olsun isterse yılardır gidiyor olsun, her çocuk ilk gün heyecan yaşıyor. Malum, stresin azı karar çoğu zarar. Fakat bu heyecanın tadında olması çocuğa motivasyon sağlarken; aşırısı çocuğu kilitliyor, uyumunu zorlaştırıyor, hatta okul başarısını etkiliyor. Yapılan araştırmalar, erken çocukluk eğitimi alan çocukların ilk gün korkusu yaşamadıklarını ortaya koyuyor. Ama benim kızım mesela, bu yıl 4. sınıfa gideceği ve 3 yaşından beri de düzenli okul hayatı olduğu halde, okul açılmadan 1-2 gün önce tatlı bir heyecanla sarmalandı durdu. Fakat bahsettiğim tatlı heyecan! Ve çocuklarımızın heyecanını dengelemek de biz anne babalara düşüyor. Çünkü her konuda olduğu gibi bu konuda da çocuklarımız bizi aynalıyor. Biz, çocuğun okul hayatına dair kaygı duyuyorsak onlar da kendi okul hayatları konusunda kaygılanıyorlar ister istemez.
Çocuk okulda ilk gün neyle karşılaşacağını bilmiyor, daha önce okul deneyimi olsa da okulda neler değişmiş, öğretmenleri, arkadaşları onu nasıl karşılayacak merak ediyor. Merak duygusu fazlaca kabardığında da anksiyete kaçınılmaz oluyor. O yüzden her konuda çocuklara önceden onların yaşına uygun bilgilendirmelerde bulunmak sorunları en aza indiriyor.
Okul konusunda ikinci en önemli konu ise, bence çocukları olduğu gibi kabul etmek! Bizler çocuklarımızı olduğu gibi kabul ediyor muyuz? Sadece anne babalar değil, eğitimcilerin de çocuğu kabul etmesi şart! Her çocuk özel ve biricik! Ve harika! İşte tam da bu noktada 'her çocuk farklı öğrenir' bilgisi gündeme geliyor. Eğitim sistemimizde mutlaka olumlu gelişmeler ve değişimler de oluyor, fakat ben öğretmenlerimize çok fedakarlık düştüğü kanaatindeyim. Çok sevmeyen, kendisini adayamayacak olan bu mesleği seçmemeli! Bakıyorum, okul açılalı 2-3 hafta oluyor, veliler çağrılıyor; 'Çocuğunuz falanca dersi öğrenemiyor! Destekleyin ya da destek almasını sağlayın' deniyor. Yahu çocuk okula öğrenmeye gidiyor, öğretecek olan da öğretmen değil mi? Ben evde neden çocuğun öğretmeni olayım ki, ben çocuğun annesiyim, babasıyım! Hayır, evde çocuklarımıza okul hayatlarıyla ilgili destek olmayalım demiyorum, ama çocuk dersin eğitimini okulda almalı.  Ayrıca öğretmen, ayrıca dershane falan da olmamalı! Kısaca, çocuğa göre şerbet vermek diyebiliriz buna. 'Ben dersi anlattım, anlayan anladı, anlamayanlar anlayanlardan öğrensin' metodu yazık ki hala devam ediyor.
Bırakın dersi öğrenmeyi, bu keskin yaklaşımlar çocukları fena halde örseliyor, güvenlerini zedeliyor, onların hayat yolculuklarına çentik atıyor. Kimsenin buna hakkı yok! Yoksa, falanca dersi öğrenemeyecek çocuk yok zaten! Tıpkı yemek yemeyi öğrendiği gibi, tıpkı tuvaletini tuvalete yapmayı öğrendiği gibi, çocuklar kendilerine uygun yöntemlerle, kendilerine uygun zaman dilimlerinde her dersi öğrenebiliyorlar. İddia ediyorum: Her çocuk!
Ama tabii, önce çocuğu olduğu gibi kabullenmek ve ona uygun bir dil kullanmak gerekiyor. Bununla ne anne babalar, ne de eğitimciler uğraşmak istemeyebiliyor. 
ÇOCUĞU ARKADAŞIYLA KIYASLAMAYIN!
Okul konusunda en önemli üçüncü konu ise, çocuğu arkadaşlarıyla kıyaslamamak! Neden? Çünkü her çocuk farklı! 'Bak falanca arkadaşın hiç korkuyor mu okuldan' ya da  'Bak o  nasıl öğreniyor, senin neyin eksik?' ya da 'Kafan haylazlığa çalışıyor, milletin çocukları ders çalışıyor' demeyin. Çocuğunuza uygun tatlı dili, güler yüzü, uygun yöntemi keşfedin. Evet, çocuklarımızın sorunlulukları var ama önce biz ebeveyn ve eğitimci olmanın sorumluluğunun hakkını vererek onlara örnek olalım.
Okul konusu daha çok su kaldırır, biliyorum... Başka bir hafta okul konusuna tekrar ve tekrar girmek üzere, tüm çocuklara ve velilere harika bir eğitim yılı diliyorum. Her şey sevgi ile anlamlı ve güzel, okul hayatı da...
ÇOCUKLARIMIZ OKULA BAŞLIYOR! HAZIR MIYIZ?..
Okullar açılıyor... Ve okul denince birkaç mesele hemen göze çarpıyor; ilk gün korkusu, öğretmen ve okul seçimi, çocuk okulda öğrenebiliyor mu kaygısı... Bütün bu başlıklar sağlıklı bakış açılarıyla yaklaşılmazsa çocuğun ve ailenin yaşamını altüst edebiliyor. Uzmanlardan küçük ipuçları alarak yeni eğitim öğretim yılına hazırlıklı başlamaya ne dersiniz?
Ailelerin yanlış tutumunun, ilköğretime başlayacak çocuklara 'ayrılık acısı' yaşattığı, özellikle çocuklarını okula gönderirken anne babanın yaşadığı endişenin çocuğu olumsuz etkilediği biliniyor. Anaokulu ve ilköğretime başlamak çocuk için çok yeni ve farklı bir deneyim. İlk kez okula giden çocukların kaygılarını azaltmak için anne babalara önemli görevler düşüyor. Nasıl mı?
'İDEAL ÖĞRETMEN NASIL OLUR?'
Ömer Balıbey (Eğitimci): 
'Bir öğretmenin her zaman bilgisi ve sevgisi önde olmalı. Örneğin, öğrencisi çok sesli ya da içekapanık bir çocuk olabilir. Öğretmen rolünü iyi oynamalı. Öğretmenin rolünü iyi oynamamasının nedeni bilgi eksikliğidir. En önemlisi öğretmenin bilgisidir. Öğretmen sınıfta çocukların karşısına çıkarken bilgili çıkması lazım. Bugün disipline, sınıftaki karmaşıklığa baktığınız zaman bunun temelinde öğretmenin konusuna hakim olamaması, bilgisizliği yatıyor. Kimyaya, matematiğe hükmeden öğretmen; derse gelir gelmez sınıfına bilgisiyle, otoritesiyle, sevgisiyle, hakim olan öğretmen ne çocuklara karşı bir saygısızlık eder ne de onlardan saygısızlık görür. Ayrıca öğretmen çocuğun dışarıdaki dünyasını, dışarıdaki hayatını, hayalini görmelidir. İdeal öğretmen, mesleğini seven ve bu mesleği katkısız fedakarlık içerisinde yapan öğretmendir. İdeal öğretmende zaman kavramı yoktur. Toplumla kaynaşan, çocuğun hür düşüncesine önem veren, kendisiyle barışık, çağdaş teknoloji ve bilgi okur yazarı olan, her şeyi bilen değil, her şeyi bilen öğrenci yetiştiren, öğrencilerine kitap bilgisi değil, toplumun ve çağın ihtiyaçlarına göre görsel ve deneysel tecrübelerini yansıtan, bir takım koçu olan, sanayi ve bilgi toplumunun istediği kişiyi  yetiştiren kişidir.'
'OKULA İLK ADIM ÇOK ÖNEMLİDİR'
Serap Duygulu: Psikolog  
'Çocuğu okula hazırlamak için yapılan tüm uğraşılara rağmen ilk gün yaşanan sıkıntı ve gözyaşları engellenemeyebilir. Araştırmalara göre, 5 çocuktan 4'ü okulun ilk günü sorun yaşıyor. Bunun doğal olduğu unutulmamalıdır. Ancak bilindiği gibi gözyaşları da olsa okulda kalmak zorunludur. Bunun bilincinde olarak çocuğa karşı kararlı bir tavır izlemek ve hiçbir şeyin durumu değiştirmeyeceğini bilmesini sağlamak önemlidir. Kararlı olurken sabırlı ve sevecen bir tutum sergilemek ilk kuraldır. Ağlayan, hırçınlık yapan çocuğa kızmak, tepki göstermek ya da başkalarıyla kıyaslamak çocuğu daha da gerginleştirir. Aşırı koruyucu ailelerde büyüyen ve daha önce okul öncesi eğitim almamış çocukların okula uyum sürecini daha zor atlattıkları bilinmektedir.
Aslında bütün sorun çocuğun ailesinden ve evinden ayrı kalmasının getirdiği kaygı ve tedirginliktir. Okula doğru bir şekilde hazırlanmamış çocuk, zaman içinde bu uyum sürecini atlatamazsa 'Okul Sendromu' adı verilen bir tepki geliştirebilir. Bu, okula gitmekten kaçınma, iştahsızlık, uyku problemleri, ortada bir neden yokken ağlama ve özellikle baş ve karın ağrısı, mide bulantısı, kusma gibi psikosomatik belirtilerle ortaya çıkabiliyor.'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder