29 Eylül 2011 Perşembe

ERGENLERDE YALAN SÖYLEME DAVRANIŞI


Yalan söyleme, gerçek olmayan duygu ve düşüncelerin sanki varmışçasına anlatılmasıdır. Çocuk eğitiminde yanlış tutumlar benimsenmesi sonucu ağır gelen cezalar çocuğu daha çok suça yöneltebileceği gibi yalana da sürükleyecektir. Yalan söylemek bir davranış bozukluğudur. Ancak çocuklarda durum farklıdır. Çocuklar 5 yaşından önce gerçeği ayırt edemeyebilir, uydurabilir, olmamış olayları olmuş gibi anlatabilir ya da olayları abartılı anlatabilir. Bu durumda çocuğun söyledikleri yanlış değerlendirilmemeli ve hiçbir zaman yalan olarak algılanmamalıdır. Çünkü gerçeklere sadık kalma davranışı bu yaş döneminden sonra gelişmektedir. İlkokul çağında bu durum sona erer.
5 yaşından sonra devam ediyorsa “yalan” bir davranış bozukluğudur. Buna alt ıslatma, kekeleme, tırnak yeme, saldırganlık, içe kapanıklık gibi davranışlar da eklenmişse durum ciddidir. Çocuklar bazen anne-babalarını ya da yakın çevresindeki insanları taklit ederek yalan söylemeyi kolaylıkla öğrenebilirler. Bu yüzden anne-babanın yalan söylememek konusunda iyi birer örnek olmaları gerekir.
Çocuk sık yalana başvuruyor ise bu, onun büyüklerine güven duymadığı anlamına gelir. Ya büyüklerinin beklentilerini karşılayamıyor ya da ceza korkusuyla yalana sığınıyordur.
Bütün çocuklar yalan söyler ama yalancı doğmazlar. Sadece yalan söylemeyi öğrendikleri bir gelişim döneminden geçerler.
Çocukların yalan söylemeyi öğrendikleri ilk insanlar aileleridir.
Pek çok davranışına karışılan ve eleştirilen çocuk, hata yapmış olmaktan ve küçük düşürülmekten korkar hale gelir.
Anne ve babalar sıklıkla, doğruyu söyletmek için çocuklarını itirafa zorlarlar. Köşeye sıkıştırılan çocuğun ilk tepkisi de inkar etmek olur. Nedense kimi anne babalar eli yüzü çikolataya bulanmış bir küçük çocuğa, "Söyle, dolaptaki çikolatayı sen mi yedin?" gibi saçma sorular yöneltirler. Bu durumdaki çocuk yalana sığınmaktan başka ne yapabilir? Bundan daha sakıncalı bir tutum da gizli polis yöntemiyle, "Doğru söylersen ceza vermeyeceğim" diye kandırdıktan sonra, "Biliyordum bunu senden başkasının yapmayacağını! Dayağı ye de aklın başına gelsin!" diyerek çocuğu dövmektir. Bu tür davranışlardan kaçınmak gerekir.
 Devamlı suçlanan, kendisini savunamayan ve kıyaslanan çocuklar bir anlamda cezalandırılmıştır. Çocuk, yanlış yaptığında doğru ve dürüst davransa dahi, cezalandırıldığında cezadan kaçmak için yalan söyleyebilir. Eğer çocuk sınavından düşük not almışsa, “Yine mi düşük not aldın, ne zaman çalışmaya başlayacaksın?” gibi suçlamalarla karşı karşıya kalırsa bir dahaki sefere zayıf aldığında, doğruyu söylemeyecektir. 
Gençler, ergenlik döneminde bağımsızlığını ortaya koyabilme çabasındayken kaçamaklar yanıtlar ile gerçeğin tamamını söylememe eğilimindedirler. Çünkü anne ve babalarına hesap verme yaşlarının geçtiğini düşünürler. Gerçeği söyledikleri zaman engellenebilir ya da en azından yapacaklarının bir kısmı onaylanmayabilir. Dolayısıyla gerçeği söylemek yerine yalan söylemeyi tercih edeceklerdir. Gençlerin ne kadar çok problemi varsa, sorunlarına çözüm bulabilmek için o kadar yalan söyleyebilirler.
Yalan söyleyen çocukların ve gençlerin;
* Kendisine saygısı yoktur.
* Kendisinden utanır.
* Özgüveni düşüktür ya da yoktur.
* Sahip olduğu değerlerinin ve yeteneklerinin farkında değildir.
* Kendini değersiz ve işe yaramaz olarak görür.

AİLELER NE YAPMALI?
Aileler, çocukların yalan söylemelerine karşı sert, aşağılayıcı tutumlar içerisine girmemeli, katı disiplin uygulanmamalıdır.
* Olumsuz davranışlar karşısında alabileceği tepkiler ile başa çıkma yolları öğretilmeli ve yalandan uzaklaştırılmalıdır.
* Anne-babalar öncelikle kendileri yalan söyleme konusunda titiz olmalıdırlar. Küçük, beyaz ya da ne tür yalan olursa olsun hiçbir şekilde yalana yönelmeyerek çocuklarına örnek olmaları gerekir.
* Çocuğun neden yalana başvurduğu büyük bir titizlikle tespit edilmelidir. Çocuğun sevgi yoksunluğundan kaynaklanan sorunları olabildiği gibi bir başkasını model alması da mümkündür.
* Çocukla sağlıklı iletişim ve etkileşim kurulmalıdır. Çocuk, düşüncelerini özgürce ifade edebilmelidir.
* Çocuğun yalan söyleyerek çıkar elde etmesi engellenmelidir.
* Çocuğu hatalarından dolayı suçlamamak, hor görmemek, aşağılamamak gerekir. Dayak en kötü cezalandırma yöntemidir. Çocuğun eğitiminde ve gelişiminde hiçbir olumlu yönü yoktur.
* Çocuğun fiziksel gelişimi kadar ruhsal gelişiminin de rolü büyüktür. Ebeveynlerin, çocuklarının ruhsal sağlıklarını da dikkate almalıdır. Ruhsal sağlığı yerinde olmayan bir çocuğun ne kadar fiziksel ihtiyaçları karşılansa, gelecekte büyük mevkilere ulaşıp, iyi para kazansa da içinde her zaman ruhsal bir boşluk olacaktır.

Ergenler kendilerini tanımasalar da anne-babalarını iyi tanır ve neyi onaylayıp, onaylamayacaklarını iyi bilirler. Yeni bir şey denemeye kalktıklarında gösterecekleri tutumları az çok kestirebilirler. Böyle bir durumda anne-babaların kendilerine, “Bu konuda çok mu katıyım?”, “Çocuğum vereceğim tepkiyi bildiği için mi paylaşmaktan kaçınıyor?” gibi soruları kendilerine sormalıdır. Eğer durum bundan ibaretse, konu tartışmaya açılmalı ve her iki tarafında kabul edebileceği yeni kurallar belirlenmelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder