Yrd. Doç. Dr. Abdulvahid Sezen - Dicle Üniversitesi Edebiyat Fak. Psikoloji Bölüm Başkanı
Üniversite yılları öğrencilerin birçok yönden önemli değişimler yaşadıkları bir zaman dilimini kapsar. Özellikle önceki yaş dönemlerine kıyasla daha ileri bir düzeyde eğitim ve öğrenim görülen yükseköğretim kurumları aynı zamanda psiko-sosyalanlamdaki gelişimler için de birtakım fırsatlar sunar. Bu potansiyeli kullanıp kullanmama, gelecek yaşamıyla ilgili kritik kararlar alma ve bunları uygulama aşamasına koyup sonuçlar çıkarma daha çok kişinin kendi kişisel gelişim düşüncesiyle ilgilidir.
Üniversite öğrenimi, kişinin özellikle düşünsel beceriler kazanması açısından oldukça önemli bir fırsat ortamı sağlar. İlköğretim ve lisede alınan temel bilgilerin üstüne karşılaşılacak bilgi ve tecrübeler gelecekte yaşamı ve olayları değerlendirme biçimlerini doğrudan etkileyecek niteliktedir. Araştırma yapan bir öğretici kadrosu ve ortamıyla üniversiteler toplumsal düşünsel düzeyi istenen hedefe yaklaştırarak önemli bir görevi de yerine getirmiş olur. Özellikle bir araştırma olanağı olarak kütüphaneler bilginin sınır tanımadan nasıl geliştiğini ve daha çok bilgi üretim-yaymanın önemini gösterir. Bilgisayarla internet ağının da bilginin yaygınlaşması ve ulaşımı için artık zorunlu bir gereklilik olduğu söylenebilir. Küreselleşen bir dünya konsepti içinde evrenselden yerele ve hem de yerelden evrensele doğru bilgi ve uygulama aktarımı imkanı şaşırtıcı bir ilerleme gösterdi. Günümüzde bu tür bilgi merkezlerinin gelişmişliği aynı zamanda üniversitelerin kalite ve başarı düzeyini ifade ettiğinden dolayı öncelikle Batı üniversitelerinde karşılaştığımız yazılı ve dijital yayınların sayısı ülkemiz üniversiteleri için de ulaşılması istenen bir beklenti halini aldı.
Psikolojik anlamda ise bilgiye ulaşma ortamları kişilerin derslere ve ilgili uzmanlık alanlarına yönlenmelerinde motivasyonel bir işlev görüyor. Öğrenciler sadece ders materyallerine ulaşma kaynağı olarak değil aynı zamanda amacına uygun olarak dizayn edilen kütüphane olanaklarını araştırma ve incelemeyi kamçılama şeklinde algılayabilirler. Dünyada araştırma ve yayın başarı ortalamalarında ilk sıralara yerleşen üniversite isimlerinin bu tür mekan psikolojisini dikkate alan yerler olduğunu görüyoruz.
Yeni bir şehir ortamı
Psiko-sosyal açıdan ise öğrencilerin üniversite yaşamı bizlere birçok konu ve kavramı hatırlatıyor. Ailesinden ayrılma ve yeni bir şehir, ortam değiştirme durumu önemli bir stres kaynağı olarak görülüyor. İlk başta karşılaşılan birçok şeyin kişi için belirsizlik olma özelliği çeşitli kaygı göstergelerine neden olabilir. Elbette bir süre zamanın geçmesi ve kişinin stres ve kaygıyla çeşitli başa çıkma yöntemleri geliştirmesi sorunun hafiflemesine ya da ortadan kalkmasına yardımcı olabilir. Üniversiteye yeni bir şehirde başlayan öğrencilerin sosyalleşme becerisinin de etkisiyle kurabilecekleri arkadaşlıklar farklı durumlara adaptasyonu hızlandırabilir. Özellikle görece kolay sosyal ilişkiler kurabilen bireyler daha zor kuranlara göre çevreyle uyum düzeyleri dikkat çekiyor. Uyum gösterme konusuyla ilgili olarak farklılıkları tolere etme becerisi ise daha çocukluk dönemi etkileriyle belirlenebileceği gibi, bunda sonraki yaşam tecrübelerinden çıkarılan ilişki kurma biçimi de söz konusudur. Burada istenen düzey için gerekli şartlardan birisi geçmişte ve hali hazırda yaşanan olumlu yaşantıların oranıdır.
Büyükşehirden küçük şehirlere
Bir başka stres durumu öğrencilerin büyük şehirlerden küçük Anadolu üniversitelerine ya da şehirlerine gelişlerinde beklentilerinin karşılanmaması şeklinde yaşanabilir. Örneğin yeterli düzeyde kalacak yerin ya da yurt imkanlarının olmaması ve üniversitenin imkanlarının sınırlılığından ötürü birtakım sıkıntılar çekilebilir. Bu da kişinin üniversiteye aynı zamanda şehre ısınmasını ve öğrenim için yeterli motivasyonu önleyici bir faktör olarak karşımıza çıkabilir. Ancak küçük şehirlerin öğrencilerin dikkatini dağıtmasına izin vermeyecek bir yönünün olması da pozitif olarak algılanabilir. Bununla birlikte yeni üniversitelerin sosyal ilişkiler faaliyetler açısından ve yeni fiziksel mekanların son zamanlarda birçok imkana ulaştıklarını da gözlemliyoruz. Hatta yeni üniversitelerde öğrencilerin birtakım sıkıntı ve sıkılma durumları dikkate alındığından, şaşırtıcı derecede birçok sosyal faaliyet ve kültür gezileri öğrenci kulüpleri tarafından gerçekleştiriliyor.
Üniversite ve kampüs ortamı öğrencilerin psiko-sosyal mahiyette birçok özellik kazanması için de önemli. Spor ve diğer sosyal faaliyetler yanında yurt gibi birlikte yaşama fırsatları ve öğrencilik süreci içinde birey, farklı kişilik ve kültürden gelen insanlarla birlikte yaşama becerisini geliştirebilir. Üniversite eğitim ve öğretimi bunun gibi birtakım fırsatların yanında iyi bir meslek ve kariyer anlamına da geliyor. İyi bir üniversitede eğitim şartlarıyla birlikte, öğrencinin kişisel gelişim isteği ve çabası gelecekteki yaşam standartlarını belirlemeye yönelik önemli bir role sahiptir.
Duygusal ve düşünsel gelgitler
İnsan yaşamının bütünü gözönüne alındığında gelişim dönemi olarak daha çok ergenlik çağına karşılık gelen üniversite yaşamı kendi içinde bazı psikolojik özellikleri de gösteriyor. Öncelikle ergenlik, kişi için yoğun bir sorgulama durumu ve psiko-sosyal bir karmaşık ruh halini ifade eder. Yeni bir duruma adapte olmaya çalışırken psikolojik danışma ve rehberlik anlamında öğrenciye yardımcı olunması gereken çeşitli gereksinimleri de olgusal bir gerçektir. Yoğun duygusal ve düşünsel gelgitlerin yaşandığı bu dönemde çevredekilerin daha duyarlı olması beklenir. Freud'un psikanaliz kuramında ifade edilen 'katarsis' kavramı açısından gençlerin istenmedik duygularının spor gibi faaliyetlerle rahatlatılması sağlanabilir. Ayrıca sosyal aktiviteler ve güzel sanatlar alanındaki uğraşılar da aynı işlevi görür. Bu bağlamda üniversite yönetimlerinin gençlerin psiko-sosyal gelişim özelliklerini gözönünde tutarak dersler dışında çeşitli aktiviteleri geliştirmeleri önemli.
Sonuç olarak "her yenilik bir kaygı doğurur" ifadesiyle öğrencilerin bölümlerine ve şehir ortamına alışmaları ve uyum sağlamalarını kolaylaştıracak oryantasyon çalışmaları sayesinde hissedilecek kaygılı durumlar hafifleyecektir. Özellikle üniversitelerin psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri bu konuda aktif rol oynamalı. Hem öğrencilerin hem de ailelerinin daha huzurlu olmaları açısından ortaya çıkan psikolojik gereksinimler belirlenerek karşılanmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder