9 Ekim 2011 Pazar

Anın farkında mısınız?


Anın farkında mısınız?Geçen gün, Londra’da psikolog olarak çalışan ve haftanın pek çok günü, genç yaşına rağmen televizyonlarda mesleğiyle ilgili konuşmalar yaparak göğsümüzü kabartan psikolog Özden Bayraktar’la konuşuyordum. Konu, kimsenin anı yaşayamadığı, geceleri ileride olacakları düşünüp veya geçmişin pişmanlıkları içinde boğulup uykusuz kalındığını, günlerinse yorgunluk ve düşünce karmaşası içinde geçtiğiydi. Özden, kısa süre önce konuyla ilgili, Londra’da yaşadıklarını hatırlayarak, şunları anlattı, aynen aktarıyorum: “Tate Britain Sergi Salonu’nda, uzaktan duyduğum nefis bir melodiye doğru yürüdüm. İlerideki büyük odanın içinden yükselen Bach’ın melodisi daha sonra yerini bir kilise müziğinin sihirine bıraktı. Ve işte o odada, büyük bir ekranda oynayan görüntülere takılıp kaldım.

İçinde yaşadığınız ana ait olmayan düşüncelerin, sizi uzaklara götürmesine izin vermeyin.

Beklediğim hareket gelmedi
Karşımdaki görüntü, bir havaalanından çıkan insanların görüntüsüydü. Yavaş çekim ve bu etkili müzikle, insanların hareketleri, adımları, vücut salınımları, her anları öylesine büyüleyici görünüyordu ki! Birkaç dakika seyrettikten sonra daha çok hareket içeren bir kare gelecek , bir şey olacak diye beklediğimi fark ettim. Halbuki yanılmıştım! Hiçbir değişiklik olmuyordu. Aslında herkesin en ufak bir hareketi, adımı, dokunuşu veya tanıdığıyla kucaklaşması zaten kendi içinde bir hareketti. Aslında her anımız ve yaptığımız, yaşamdaki ufacık duruşumuz, o an için ne kadar da değerli ve önemliydi! Hiçbir özel dönüm noktasına ihtiyacımız yok aslında, her anın kıymetini bilerek, sakin ve içsel huzurumuzla yaşadığımız her an bir sanat eseriydi kendi başına. Bu kısa filmin yansıtıldığı ekrana bakakalmıştım! Müthiş bir farkındalık ve hatırlatma anıydı benim için. Bu konuyla ilgili 2010 yılında Harvard Üniversitesi’nde iki bin 250 kişiyle yapılan bir araştırmada, kişilerin günlerin yarısından çoğunu, zihinleri başka bir yerde olarak geçirdikleri tespit edilmiş. Daha açık bir şekilde, kişiler anın içinde olmaktan çok, geçmiş ya da gelecekle ilgili düşünerek, kendilerini yaptıkları işe veremiyor, anı yaşayamıyor.”
ANI YAKALAMAK iÇiN
1-Anın içinde sadece tek bir iş yapın. Tek bir işe konsantre olursak, o işi tam anlamıyla yaşarız. (Örneğin yemek hazırlarken, telefonla konuşmamak gibi.)
2-Bir işi yaparken farkındalık içinde yapın. Örneğin yemek yerken lokmalarımızın farkında olmak, yemeğin tadına daha çok varmamızı sağlar, doyduğumuzu anlamamıza yardımcı olur.
3-Kendize dijital detoks uygulayın. Sürekli olarak eposta ve mesajlarla rahatsız ediliyor olmak bizleri anın içinde yaşamaktan alıkoyuyor, devamlı başka yönlere çekiliyoruz ve farkında olmadan müthiş yoruluyoruz. Bu yüzden her hafta bir gün veya gün içinde bazı saatler kendinize ‘dijital detoks’ uygulayın.
4-Farkındalık yürüyüşüne çıkın. Haftada en az bir kere tüm duyu organlarınıza dikkatinizi vererek yürüyüşe çıkın. Çevrenizdekileri dikkatle görün, dokunabildiklerinize dokunun, adımlarınıza ve nasıl adım attığınıza dikkat edin, çevrenizdeki kokulara odaklanın, sesleri dinleyin, yaşayın her şeyi. Zihin ve bedeninin aynı yerde olmasını, birlikte anı yaşamasını sağlayın.
5-İletişimde olduğunuz kişilerle beraberken, tüm dikkatinizi onlara verin, gözlerinin içine bakın ve tüm algılarınızla onlarla beraber olun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder