23 Şubat 2014 Pazar

Toplumsal Şizofreni

Ruh sağlığı alanında en çok bilinen hastalıkların başında kuşkusuz Şizofreni  geliyor. Toplum olarak, Şizofreni dışında bu kadar bilgi sahibi olduğumuz ve evlerden uzak diyebileceğimiz başka bir ruhsal hastalık yok sanırım.
Evet, Şizofreni bildiğimiz üzere daha çok klinik alanda incelenmiş ve incelenmeye devam eden bir hastalık.  Ancak ben son zamanlarda topluca bu hastalığa yakalandığımızı düşünüyorum. Şu andaki toplumsal karakterimize bakıldığında şizofrenik düşüncenin temel karakterlerini görebilmemiz mümkün. Özellikle şu son dönemde toplum hezeyanlar içinde boğulmuş durumda.
Şizofrenideki temel karakterlerden olan karar mekanizmasında bozulma, önem ve önceliklerin belirlenememesi, hayal ile gerçeğin ayırt edilememesi, kendine ve çevreye yabancılaşma ve zihinsel bölünmenin varlığı toplumun alt ya da üst her biriminde apaçık ortada değil mi?
Şizofrenik bir birey gibi toplum olarak hayal ile gerçeği ayırt etmekte zorlanmıyor muyuz? İşçisinden işverenine hatta bizi yöneten liderlerimizin bile hayal ile gerçeği ayırt etmekte bazen zorluk yaşadıklarını düşünüyorum. Yoksa ortaya çıkan kamera görüntülerine rağmen olmayan bir şeyi neden ısrarla var olduğu konusunda iddia edelim ki? Bunun başka nasıl bir açıklaması olabilir?
Gazetelerde, ana haber bültenlerinde, kendi aramızda yaşanan herhangi bir olay ile  ilişkili sohbetlerimizde neye inanacağımızı, ne yönde karar vereceğimizi şaşırmış durumdayız. Bir olay gerçekleşiyor, rapor var diyor kamera görüntüleri yok diyor. Gazeteci var diyor, bilirkişi yok diyor ya da tam tersi. Vallahi ben dahi bazen güncel konuları takip ettiğimde hangisi gerçek hangisi hayal ayırt etmekte zorlanıyorum ve görüyorum ki bu konuda yalnız değilim.
Şizofrenik bireyde zihinsel bölünme vardır. Bizde de toplumsal bölünme yok mu? Kendi içimizde onlar ve bizler olarak bölünmedik mi? Yine şizofrenik birey kendine ve çevresine yabancılaşır. Biz de bölünerek birbirimize yabancılaştık. Yabancılaştıkça birbirimize ayrı dünyaların insanları olarak bakmaya başladık. Böyle yaptıkça gruplaştık, gruplaştıkça dışımızdaki gerçeklerden korku duymaya, korktukça paranoid belirtiler göstermeye başladık. Bizden olmayanların bize zarar vereceği inancı geliştirdik. Komplo teorileri ürettik.
Şimdi siz söyleyin bu şekilde bakınca hepimiz şizofrenik karakterler göstermiyor muyuz? Hepimiz bu hastalığa yakalanmış durumdayız. Tanımız toplumsal şizofreni. İlacımız belli bütünleşme.
Sahi bizi ne bütünleştirebilir? Ortak bir ideale sahip olmak, eğitim ve gelir dağılımındaki denge bizi bütünleştirebilir mi? Bunlar toplumu düşünce ve yaşantı yönünden bütünleştirebilmeye yeter mi?
Her ne şekilde, her ne alanda olursa olsun toplum olarak ayrışmadan, yabancılaşmadan, bütünleşebilirsek belki bu hastalıktan, bu hastalığın yarattığı hezeyanlardan kurtulabiliriz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder