28 Ağustos 2011 Pazar

Asya-Pasifik hattında bir Türk

Asya-Pasifik hattında bir TürkUlaş Başar Gezgin, bilişsel bilimler doktorası yapmış ve bir Avustralya üniversitesinin Vietnam yerleşkesinde iktisat dersleri veriyor, Asya üzerine şehir planlaması çalışmaları yürütüyor. Aynı zamanda şair olan Gezgin ile yeni çıkacak kitabı vesilesiyle buluştuk ve çalışmalarını konuştuk.
'Google'a 'Ulaş Başar Gezgin' yazıp 'enter' tuşuna bastığımızda hakkında yazılanları görünce hayrete düşmüyor değiliz. Çünkü Ulaş Başar Gezgin, bir Avustralya üniversitesinin Vietnam yerleşkesinde iktisat dersleri vermekte olan ve günlük Evrensel Gazetesi'ne Asya-Pasifik üstüne köşe yazısı yazan 1978 İstanbul doğumlu, Darüşşafaka Lisesi mezunu bir genç... Lisans ve yüksek lisans derecesini Boğaziçi Üniversitesi'nden alan Gezgin, psikoloji eğitimini de tamamladıktan sonra, Tayland'da fen bilgisi öğretmenliği yaptı. 2006'da ODTÜ Enformatik Enstitüsü'nden bilişsel bilimler alanında ilk doktora tezini alıp insanbilim alanında ikinci bir doktora için Yeni Zelanda'ya geçti. Sizi on parmağında on marifet genç bilim insanı Ulaş Başar Gezgin'le tanıştırmak isteriz.

- Çok renkli bir CV'niz var. Vietnam'da hocalık yapmadan önce neler yaptınız?2000-2002 yıllarında Boğaziçi'nde iki yıl asistanlık yaptıktan sonra, çeşitli yükseköğretim kurumlarında; psikoloji, insanbilim, dilbilim ve bilişsel bilimler alanlarında ders verdim. Son dönem akademik araştırmalarım, 'Asya çalışmaları' üzerine. İlk kitabım, Octavio Paz'ın İspanyolcadan çevirdiğim 'Kartal Mı Güneş Mi?' adlı düz yazılmış şiir kitabı. Aynı yıl, öykülerim, Gençlik Kitabevi Ödülü'ne değer görülüp yayınlandı. Şimdiye dek 9'u e-kitap olmak üzere 15 kitabım yayınlandı.

- Ne tür kitaplar yazdınız?İngilizce ve Türkçe şiir, opera librettosu, üniversite düzeyinde ders kitabı, İngilizce makale, deneme, öykü ve çeviri şiir gibi dallarda... Kitaplarıma ve diğer çalışmalarıma 'http://ulas.teori.org' sayfamdan erişilebilir. Bazı çalışmalarım, İngilizce, Fransızca, Rusça, Japonca, Vietnamca ve Gürcüce'ye çevrildi.

- ODTÜ'de okudunuz ve sonra Güneydoğu Asya'ya gittiniz. Orada neler yapıyorsunuz?Burada iktisat dersleri verip bir yandan şehir plancılığı üstüne çeşitli çalışmalar yapıyorum. Bu aralar, 1954 öncesi Saygon'dan (bugünkü adı, Ho Çi Min) günümüze kalan Fransız sömürge dönemi yapılarıyla ilgili bir araştırma yapıyorum. Bu tarihi yapılar, gökdelenleşmenin baskısı altında yitip gidiyor. Sömürge döneminde Saygon, Paris'e özenilerek tasarlanıyor. Buradaki opera yapısı ve belediye yapısının aslı, Paris'te. Kentin tarihsel bölgelerindeki dönüşümü inceliyorum. Bunun dışında, Asya ülkelerini olabildiğince gezip Asya halklarını ve kentlerini daha yakından tanımaya çalışıyorum. Geçenlerde Hindistan'a, Laos'a ve Tayland'a geçtim; oralarla ilgili izlenimlerimi gazeteye yazıyorum.

ŞİİR ÖMRÜN VAZGEÇİLMEZİ
- İlk kitabınız bir şiir çevirisi, kendi şiirlerinizi topladığınız kitaplarınız da var. Şiirle ilişkinizi anlatır mısınız?
Şiir, benim için ömrün bir vazgeçilmezi. Kimi şiirlerde güncel olaylara şiirle yanıt vermeye çalışıyorum. Kimilerinde, yaşadıklarımın ve gezdiğim yerlerin kaydını tutmaya çalışıyorum. Birçok şiirim, haberlerden ve özellikle düşlerimden esinleniyor. Çok düş görüyorum ve uyandığımda birçoğunu anımsıyorum. O düşler, şiirin estetiğiyle yoğrularak kurgusal bir nitelik kazanıyorlar. 

- Birçok çeviriniz var. Bundan da bahseder misiniz?Şiir çevirisine özel bir düşkünlüğüm var. Bir şiir, hoşuma gitmişse, çevirmeden duramıyorum. Türkiye'de Asya şiirinin pek tanınmadığını düşünüyorum. Bu boşluğu doldurmak adına, elimden geldiğince çabalıyorum. 2007'de Aralık Yayınevi'nden çıkan 'Asya Yazıları' kitabımda, çeşitli Asyalı şairlerden çevirilerime yer verdim.

- 10 parmağında 10 marifet insanlardan birisiniz. Dünyada anlaşıldığınıza eminiz; aynı şeyi Türkiye için söyleyebilir miyiz?  Türkiye de dünya da, ticarileşmeden payını aldıkça, daha az anlaşılan bir insan olduğumu düşünüyorum. Anlaşılmak, biraz da kendini anlatabilmekle ilgili; ancak, suya sabuna dokunmayan kitapların çoksatar olduğu günümüzde, kendini anlatma kanalları, neredeyse tümüyle tıkanmış durumda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder