23 Şubat 2014 Pazar

Psikoloğun Tedavisi

Psikoloğun Tedavisi
Önceki yazıma (Psikoloğun Depresyonu) gelen olumlu tepkiler için yazıyı okuyup paylaşan herkese teşekkürü borç bilirim. Psikoloğun tedavisi yazısı, ilk yazıyı yazarken de aklımdaydı. Ancak tanıdığım-tanımadığım birçok meslektaşımdan aldığım olumlu tepkiler bu ikinci yazının yazılma sürecinde bana motivasyon kaynağı oldu ve bu süreci kısalttı.
Psikolog denilince akla ilk gelen; konuşarak tedavi eden (psikoterapi) ya da psikolojik danışmanlık sağlayan meslek elemanlarıdır. Bu yazdıklarım psikologların çalışma alanlarının sadece küçük bir kısmını oluştursa da genel kanı bu şekilde olmaktadır. İster yukarıda belirttiğim işleri yapsın, ister psikolojinin tamamen farklı bir alanında çalışsın (trafik psikoloğu, endüstriyel psikolog ya da spor psikoloğu gibi) ülkede psikologların yaşadığı problemler aynı temel problemlerin ürünü olarak ortaya çıkmakta.  İşin ekonomik boyutu -önemli bir kazanç kaynağı olduğu - ya da yasal boyutu- psikologların henüz bir meslek yasasının bulunmaması çok garip değil mi ?-  değerlendirildiğinde söylenebilecek çok şey bulunmakta. Ancak bu iki konu başlıbaşına başka birçok yazının öznesi olabilecek konular. Özellikle ekonomi işin içine girdiğinde psikolojiden ve psikologlardan önce bu işi makro düzeyde değerlendirip kapitalizm ya da liberal ekonomi tartışması yapılması birçok problemin temeline işaret edecektir. Bu işi çok daha iyi yapabilecek kişilere bırakıp  Türkiye'deki psikoloji eğitimi ve pratiği ile ilgili çözüm önerilerine bakalım. Bu çözüm önerilerinden bir kısmı üzerine hali hazırda birçok meslektaşımız çalışmaktadır. Ayrıca bir kısmı da kısa vaadede gerçekleşme ihtimali gerçekçi olmayan idealler olarak değerlendirilmelidir.
2013 üniversite yerleştirmelerinde yaklaşık 5000 öğrenci üniversitelerin psikoloji bölümüne yerleşmiştir (Haber). Bu sayı her geçen yıl artmaktadır ve sahaya 2017 itibari ile en az 5000 yeni psikolog çıkacaktır. Bu sayı akıllara bir çok soru getiriyor ve gerekli düzenlemeler yapılmaz ise psikologların yaşayacağı problemlerin artacağına işaret ediyor:
Öncelikle alınan eğitimin kalitesi ile ilgili soru işaretleri ortaya çıkmakta. Kabaca 100 öğrenciye eğitim veren bir okul, bu eğitim için gerekli akademik personele sahip mi? Bu sorunun cevabını vermek amacı ile Türk Psikologlar Derneği bir "Akreditasyon Kurulu" kurmuş durumdadır. Ancak Türk Psikologlar Derneğinin -meslek yasası olmaması sebebi ile- yasal yaptırımları oldukça sınırlıdır. Bu durumun önüne geçilmesi ve akademik eğitimde bir standartın yakalanması gerekmektedir.
İkinci problem bu sayıları karşılayacak istihdam ihtiyacının olup olmadığı ile ilgilidir. İşin ilginç yanı bu ihtiyacın olması gerçeğidir. Yeni mezun her psikolog yaşamak istediği şehir, etik değerleri ve ekonomik beklentilerini görmezden geldiği anda iş bulabilmektedir. Özel Eğitim ve Rehabilitasyon kurumları, Psikoteknik kurumları, Kreşler ve Anaokullar özel sektörde psikologların en sık çalıştığı ve en kolay iş bulabileceği kurumlardır.  Ancak bu kurumların ortak özelliği psikolog bulundurma zorunluluğudur (kreş ve anaokullarının zorunluluğundan emin olmamakla  beraber).  Bu durum istihdam açısından psikologlar için bir şanstır ancak iş tatmini açısından ise büyük hayalkırıklıkları yaşanmasının en önemli sebebidir. Psikolog diplomasına ihtiyaç duyan kurumlar bu diplomayı asgari ücrete kiralayabilmekte ya da psikoloğu başka işlerde çalıştırabilmektedirler. Bu durumun katı bir şekilde kontrolü yapılmalıdır ve bu kurumlara ciddi cezalar verilmelidir. Kesin çözüm ise psikolog bulundurması zorunlu kurumlarda psikologlar için maaş alt sınırı belirlenmesidir. Psikolog kendi isteği ile bir reklam ajansında 1.000 tl'ye çalışabilir, ancak yasal olarak psikolog bulundurması zorunlu kurum psikoloğa hakkını vermelidir.
Üçüncü problem psikologların kendini geliştirmek istemesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Kendini geliştirmek, bilgisini artırmak isteyen psikoloğun seçeceği yollar yüksek lisans, doktora ya da özel kurumların eğitimlerine katılmak olmaktadır.  Devlet üniversitelerinde yüksek lisans ve doktora kontenjanları çok düşük sayılarda kalmakta, bu nedenle psikoloji mezunlarının büyük bir kısmı vakıf üniversiteleri ya da özel kurumları tercih etmektedir. Bu durum hareketli bir ekonominin doğması ve eğitimin kalitesi azalırken, ücretlerinin artması sonucunu doğurmaktadır. Bu düzen sonucu ortaya çıkan ortak eleştiri "50 öğrenciye bir öğretim üyesinin süpervizyon vermesi durumu mümkün ve sağlıklı değildir" şeklinde olurken çözüm yolu psikoloji mezunlarının mağduriyetini artıracak şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Evet bu kurumların standart bir eğitim vermesi, eğitimlerinin geçerliliğinin ülke genelinde sağlanması, bellirli bir standartın altında verilen eğitimlerin piyasadan kalkması ve ücretlendirmenin adil yapılması gerekmektedir: " Ankara' da 1.400 liraya haftada 6 gün çalışan bir psikoloğun (geçen sene ben) ayda 2 günlük bir eğitim için maaşının 1.000 lirasını ayırması, geri kalan 400 lira ile geçimini sağlanması gerekmektedir (ki cumartesi çalıştığım için bedava olsa bile gidemiyordum). " Bu konuda psikologları mağdur etmeyecek düzenleme,  devlet üniversitelerinin yüksek lisans kontenjanlarını artırmasıdır. Nihai çözüm ise isteyen her psikoloğun kendi üniversitesinde yüksek lisans yapmasının önünün açılmasıdır (Kısacası psikoloji lisansını "isteyenler için" 6 seneye çıkarıp uzman psikolog olarak mezun etmek).  Bu sayede her psikolog uzmanlığını alabilecek ve etik çelişkiler ile karşılaşmak zorunda kalmayacaktır.  Buna ek olarak bölüme girerken yüksek lisans yapmasının bu kadar hayati olduğunu bilmeyen bir çok psikolog adayı (2006'daki ben gibi) da baştan 6 yıllık bir eğitimi kabul etmiş sayılacaktır. Baştan 4 sene diye başlanan eğitimin yüksek lisans ile beraber bir anda 6 seneye uzaması ekonomik ya da ailevi olarak herkes için uygun olmayabilir. Bu durumda 4 yıllık eğitim sonucunda mezun olan psikolog istese dahi yüksek lisans yapamayabilmektedir.
Son olarak insan, toplum, hayvan ya da doğa ile çalışan her meslek elemanının sorumluluklarını meslek etiği çerçevesinde gerçekleştirdiğinin sıkı bir şekilde sağlanması gerekmektedir. Öğretmen; öğrencileri için bilgilerini taze tutmak ve en uygun öğretme yöntemlerini kullanmak, polis; "halkın" güvenliğini sağlamak ve kişisel görüşlerini mesai saatlerinin dışında tutmak (19 yaşındaki bir genci döverek öldürmek hiçbirinizin mesleğinin bir parçası değil! ) zorundadır. Aynı şekilde insan psikolojisi üzerine çalışan meslek elemanlarının da danışanlarına karşı önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Bu nedenle psikologların ya da diğer meslek elemanlarının işini yaparken kullandıkları yöntemler, yetkinlikleri sıkı sıkıya sorgulanmalı ve denetlenmelidir. Bu konudaki kesin çözüm ise Amerika'da uygulanan sistem olarak gözükmektedir. Psikologlar belirli aralıklarla bilgilerinin, kullandığı yöntemlerin tazeliğini ve geçerliliğini kanıtlamak zorunda olmalıdırlar. Bilgi ya da yöntem olarak geride kalan psikologların diplomaları dondurulmalıdır (Evet, iğneyi kendimize batırma zamanı).  
Bu değişimler olmadığı sürece, her psikolog kendi yolunu kendisi bulmak zorunda kalacaktır. Bu yolunu bulma sürecinde ise birçok meslektaşımız önemli zoruluklarla karşılaşmakta ve bir kısmı maalesef kolay yolları tercih etmektedir ve edeceklerdir.


çağdaş yalçın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder